Türkiye’de diğer siyasi parti ya da aktörlerin kendisini yenileme ya da yeniden yorumlama ihtimali çok zayıf. Ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, ne de Devlet Bahçeli’nin MHP’si böyle bir ışık veriyor. Dahası, ufukta yeni bir siyasi hareketin çıkabileceğine dair bir işaret de yok.
Geriye AK Parti’nin ve elbette Recep Tayyip Erdoğan’ın yola nasıl devam edeceği sorusu kalıyor. Sıkça iddia edildiğinin aksine, Erdoğan ve partisinin hala ciddi bir desteğe sahip olması, sadece muhalefet yahut alternatif eksikliği ile açıklanamaz. Çünkü Erdoğan’ın ‘zamanın ruhu’nu okuma ve yorumlama açısından rakipleriyle kıyaslanması hayli zor.
Böyle bir girişin ardından, Erdoğan’ın yoluna nasıl bir ‘yeni yorum’la devam edeceği sorusunu tartışmaya başlayabiliriz. Kuşkusuz Türkiye’nin iç dinamikleri kadar, bölgesel ve küresel gelişmeler de böyle bir yeniliği zorunlu kılıyor. ABD’de kritik bir başkanlık yarışı var. Arap Baharı ile başlayan depremlerin etkisi devam ediyor. Suriye, her geçen gün daha derin ve bir o kadar da karmaşık bir soruna dönüşüyor.
***
Arap Baharı tartışılırken, nedense bu değişim sürecinin aynı zamanda yeni ekonomik modeller ve arayışlar ortaya çıkaracağını dikkate almıyoruz. Neredeyse bir asırdan daha önce gerçekleşen düzenlemeler ve bunların ortaya çıkardığı ‘devlet’ ya da ‘rejim’ler birer birer değişiyor, yıkılıyor.
ABD’de faaliyet gösteren Zaytuna College yöneticilerinden ve Rihle programının koordinatörü Zeyd Şakir’le yapılan söyleşiden bir alıntı yapmak istiyorum. Zeyd Şakir, Türkiye’de son 10 yılda yapılan olumlu ve güzel işlere dikkat çektikten sonra, ‘yapıcı eleştiriler’e ihtiyacımız olduğunun altını çiziyor:
‘Neo-liberal ekonomik hayat stiline ve tüketim kültürüne karşı Müslümanca bir kritik, yani İslami temeller oturtulmuş bir eleştirinin olması gerekiyor. Bunu sadece ideolojik bir perspektiften değil, diğer perspektiflerden de yapmalıyız. Mesela ekolojik kaygıları göz önüne alarak yapmalıyız.’ (Söyleşinin tamamını dunyabulteni.net adresinde okuyabilirsiniz.)
***
AK Parti kongresi yaklaşıyor. Başbakan Erdoğan’ın nasıl bir düzenleme ile yola devam edeceği, yeni yönetimde kimlerin yer alacağı, Bakanlar Kurulu’nda bir değişiklik yapılıp yapılmayacağı her geçen gün daha fazla konuşuluyor.
Sıkça kapıldığımız ve bizi adeta hapseden konuların etkisinden kurtulup, AK Parti’nin yeni dönem siyasi mimarisini konuşmak, aynı zamanda bölgeyi ve bölgedeki sorunların geleceğini konuşmak anlamına geliyor.
Numan Kurtulmuş’un AK Parti’ye katılımını da bu yönde değerlendirdiğimi daha önce ifade etmiştim. Bu katılım, birilerinin ısrarla dillendirdiğinin aksine, ne bir genel başkanlık düzenlemesi, ne de taraflar arasında bu yönde bir pazarlık söz konusu. Aksine yeni bir söylem ve siyasi dil arayışının ifadesi.
Bunu anlamakta güçlük çekiyoruz; çünkü sürece mevcut siyasi kalıplarla bakıyoruz. Oysa bu katılım ve sonrasında yaşanacaklar, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılına damgasını vuracak kadar önemli.
İslamcılık tartışmasını başlatan kimi isimlerin, gerçekte bu yeni dönemi sabote etmek üzere yola çıktığını yazmamak için uzun süre direndim. Lakin sözün yeridir ve neyse ki ‘İslamcılık bitti’ başlığı altında sözümona çaktırmadan ‘Tayyip Erdoğan’a emeklilik’ kampanyası başlatanlar, hem İslamcılığın ölmediğini gördüler. Hem de beklemedikleri kadar seviyeli ve gelecek tasavvuru olan cevaplar aldılar.
Tartışmada kendisine söylenen her sözü ‘AK Parti adına pozisyon alıyorsunuz’ diye püskürtmek isteyenlerin, yakın geleceğin siyasi mimarisinde İslamcılığın yeniden yorumlanmasından ve elbette var olmasından duyduğu rahatsızlık ise gerçekten içler acısı.
Hepinizin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum.