Dünyada yayınlanan haberler küresel etkileri bakımından ikiye ayrılıyor. Ciddiye alınan ve riske işaret edenler ile ciddiye alınmayan ama siyasete işaret edenler.
Önce haberin içeriği açısından ciddiye alınması gerekmeyen ama ima ettiği siyasete dikkat etmeyi gerektiren başlıklardan örnekler verelim.
Fransız polisi, geçtiğimiz hafta Amsterdam-Paris seferi yapan hızlı trende silahlı saldırı gerçekleştiren zanlının, Mayıs ayında Türkiye’den geldiğini açıklamış. Türkiye adı geçen kişinin Avrupa’dan Türkiye’ye giriş yapmasına engel olup geri gönderdiğini açıklamıştı ya neyse. Aradan geçen üç ay boyunca bu zanlı herhalde uzay boşluğunda bekledi. Hiçbir Avrupa ülkesinde bulunmadı, Türkiye’den geldi, trenin içine ışınlanıp eylem yaptı.
Haberi manşete taşımanın amacının olayın içeriğiyle ilişkisi yok; amaç Türkiye ile terör sözcüklerinin yan yana anılmasını sağlamak. Tıpkı Tayland’da yine geçen hafta tapınağa saldırıp 22 kişinin ölmesine yol açan teröristin üzerinden Türkiye pasaportu çıktığının iddia edilmesi gibi. İddiacı taraf İngiliz basını, bilgi kaynağı ise bir taksi şoförü. Teröristin robot resmi yayınlanmış, şoför kendisine pasaportunu gösteren adama benzetmiş falan... Yani terörist pasaportuyla geziyor, eylem öncesi kimliğini ona buna gösteriyor, Taylandlı şoför de bakar bakmaz o kimliğin Türk pasaportu olduğunu anlıyor.
Türkiye’siz örnek de çok
Türkiye dışına çıkalım. Hafta sonunda ABD’nin IŞİD’in ikinci adamını vurduğu haberi yapıldı. Geçtiğimiz yıllarda ABD iki kez El-Kaide’nin bir kez de IŞİD’in ikinci adamlarını vurmuştu. Hadi diyelim her seferinde birinci adamı vurmak, Bin Ladin gibi ismi önce yaratıp sonra bertaraf etmek zor oluyor. O zaman neden üçüncü adamları vurup sürekli ikinci adam peşine düşmekten kurtulmuyorlar ki? Vurulanlar ikinci adam rütbesindeler mi, her ikinci vurulunca yerine hemen başka bir ikinci mi bulunuyor? Ne bitmek bilmez bir hiyerarşiymiş!
Haber doğru dahi olsa, esas mesele ABD’nin istediği kişiyi istediği zaman hedef alıp yok edebileceğini göstermesi. Yani ABD, dosta düşmana istihbarat ve operasyon kapasitesini hatırlatıyor.
Yalnız bir kez düşünmeye başlayınca durmak zor oluyor. Madem ABD’nin böyle bir kapasitesi var, neden tüm terör örgütlerinin liderlerini vurmuyor ya da terörist vurunca da terör bitmiyorsa, neden hala lider peşinde koşuyor diye sormak geliyor akla.
Yakalamak için kovalamak ama hiç yakalamamak, en iyi alan açma taktiği derler. Belki ABD tam da bunu yapıyordur.
Olacakları ima eden haberler
Ciddiye alınması gereken haberleri ise sadece sıralamak bile kendi başına bir değerlendirme anlamına geliyor.
Slovakya, Avrupa’ya gitmeyi becerebilen Suriyelilerden sadece Hıristiyan olanları mülteci olarak kabul edeceğini açıklamış.
Güney ve Kuzey Kore arasında sınırda başlayan gerilimin tırmanması sonrasında Kuzey Kore Devlet başkanı savaşa hazırlık emri verirken Güney Kore devlet başkanı da kamuflaj elbiseleri giyerek birlikleri denetlemiş.
Putin, Ukrayna kardeş halktır demiş, Ukrayna Devlet başkanı savaşan taraflar kardeş olur mu mealinde bir yanıt vermiş. Bunun hemen ardından da Rusya uzun menzilli füze denemesi yapmış. Bu arada İngiltere de Tahran’daki büyükelçiliğini yeniden açmış.
Bu listeye, her gün gelen şehit isimleri ile öldürülen militan sayısını da eklemek gerek. İşte bunlar ciddi haberler. Zira, büyük devletler arasındaki rekabetin ne düzeye geldiğini ve orta ölçekli devletlerle halkları, hem de kardeş halkları nasıl birbirlerine kırdırdıklarını gösteriyor.
Belki de, her duyulan haber için önce doğru olabilir mi, ardından da doğruysa kime yarar, yalansa kime diye sormak bir çıkış yolu olabilir.