Bir 50 yıl daha yaşamak isterdim; ama aklınıza gelebilecek sebepler yüzünden değil... 50 yıl sonra herkesin bilgisi dahiline gireceğini umduğum bugünle ilgili ifşaatları okuyabilmek ve “Acaba bizlerin içinde yaşadığımız bu günler için bilmediğimiz neler anlatacaklar?” merakımı giderebilmek için...
Ortadoğu bölgesinin şimdiki sınırları 1920’li yıllarda çizildi; yani Osmanlı Devleti’nin çöküşünden sonra... Osmanlı vilayeti sayılan topraklardan 20’nin üzerinde devlet çıktı; ama çoğu bağımsız değildi bu devletlerin... İngilizler bazılarını kendilerinin yaptı, Fransızlar da diğerlerini...
O sırada belirleyici rolü olmayan bir başka devlet ise olan-biteni ajanlarıyla izlemekteydi. Evet, doğru bildiniz: Amerika...
Son ABD seyahatimde kitapçı raflarını süsleyen iki kitap aldım. Biri, tarih profesörü Hugh Wilford’un, ‘Amerika’nın Büyük Oyunu: CIA’nin gizli Arap uzmanları ve modern Ortadoğu’nun biçimlendirilmesi’ başlıklı kitabı... Diğeri de, gazeteci Stephen Kinzer’in, biri dışişleri bakanı diğeri CIA başkanı olarak, ABD yönetiminde bayağı etkili olmuş iki kardeşin hayat hikâyesi üzerinden Amerika’nın dünyaya ve tabii Ortadoğuya da biçim verme çabasını anlatan ‘Biraderler’ kitabı...
2. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasına tuttukları ışıkla birbirini tamamlayan çalışmalar...
Konuya ilgi duyanlar ilk kitabın adındaki tersliği herhalde fark etmişlerdir. CIA kısaltmasıyla anılan Amerikan istihbarat örgütü, 2. Dünya Savaşı sonrasında (önce OSS adıyla) kurulmuştu; daha önce böyle bir örgüt yoktu. Ters gelse de doğru bir tanımlama; çünkü profesyonel hayatları Ortadoğu’da geçen Amerikan casusları, CIA kurulduktan sonra onun çatısı altında görevlerini sürdürdüler...
Ajanlar? Kermit (Kim) ve Archie Roosevelt... Miles Copeland... Steve Meade... Wilbur Crane Eveland...
Kulis’i ilk gününden itibaren okuyanlar listedeki isimleri tanıyordur. Miles Copeland’ın ‘Devletler Oyunu’, Kermit Roosevelt’in ‘Karşı Darbe’ kitapları hakkında çok yazdım; yayıncılara tavsiyem üzerine tercümeleri yayımlandı. Keşke Eveland’ın ‘Kumdan İp’ adlı artık klasikleşmiş kitabıda aynı hüsn-ü kabulü görseydi.
Gayet basit bir sebepten: ABD’nin 26. başkanı Theodore Roosevelt’in oğlu Kermit ile kuzeni Archie, Copeland, Meade ve Eveland bugün bildiğimiz Ortadoğu düzeninin babaları sayılabilir... Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da; Lübnan’da, İran’da, 1940-1960 yılları arasında neler yaşandıysa, bu isimlerin bir biçimde dahli vardır...
Darbe gerekiyorsa darbe yaptırdılar... Mevcut yönetim içinde kavga çıkartıp aralarına nifak sokmak gerektiğinde bunu da becerdiler...
Maalesef bunlar tarihi gerçekler...
Copeland sözgelimi; Suriye’de birkaç yıl arayla yaşanan (1949, 1954, 1963 ve 1966) askeri darbelerin hepsinde belirleyici roller oynadı. Mısır’da Gen. Necip Darbesi’nde (1952) ve Cemal Abdünnasır’ın perde gerisinden çıkıp ipleri eline alması sürecinde (1954) yine Miles Copeland vardı... Arada başarısız kalmış darbe girişimlerinde de...
Tabii isimlerini yukarıda saydığım diğer ‘ajan’ arkadaşlarıyla birlikte...
Wilford’un kitabının 246. sayfasından başlayarak anlattığı ABD’nin Suriye ve Mısır’da eş-zamanlı darbeler planı gerçekten göz açıcı. ‘Bir darbe nasıl kışkırtılır, nasıl planlanır ve nasıl icra edilir?’ sorularına cevabı o sayfalarda anlatılanlardan çıkartabiliyoruz.
Bu arada Archie Roosevelt’in 1951 yılından başlayarak üç yıl, ‘diplomat’ kimliğiyle, İstanbul’da CIA istasyon şefi olarak görev yaptığını, Lübnan asıllı genç eşi Selwa Hanım’la birlikte kentin Batılı elitlerini evlerinde ağırladıklarını öğreniyoruz.
“Keşke 50 yıl daha yaşayabilsem de, bugünlerde neler olup-bittiğini okuyabilsem” temennimi duyan bir dostum, “Merak etme”dedi ve ekledi: “Günümüzde bu tip şeyler o kadar uzun süre gizli kalmıyor...”
Doğru. İran’da Başbakan Musaddık’a karşı yapılan Kim Roosevelt’in adının karıştığı darbeyi kitaplaştıran, New York Times’ı temsilen beş yıl İstanbul’da yaşamış Stephen Kinzer’dan ‘Türkiye ve darbeleri’ konulu bir kitap yazmasını bekliyorum zaten...