AK Parti ile Türkiye'nin en uzun iktidarına tanık olduk. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 23. kuruluş yıldönümü yeterince ilgi görmedi. Küresel sorunlar, bölgesel gerilimler, ekonomik atmosfer yalnızca ülkemizde değil; dünyanın birçok ülkesinde kitlelere karamsarlığı yayıyor.
İhsan Aktaş, Refah Partisi döneminden beri hareketin gelişimini yakından takip eden bir isim. Erdoğan'ın belediye başkanlığına ve AK Parti'nin kuruluş hikayesine tanık olan az sayıdaki insandan biri.
2021 yılında Kriter'de İkinci Yirmi Yılın AK Partisi'ni yazmıştı. Değişen dünya ve Türkiye'deki sosyolojik dönüşüme vurgu yapan Aktaş, ...ikinci yirmi yıla yeniden yapılanma ve reform düşüncesi ile girmek sorumluluğu AK Parti'ye düşmektedir... diyordu.
23. yılda ise geleceğe dönük karamsar bir tablo var. İhsan Aktaş'ın 23.yıl yazısının temel problematiği "AK Parti'nin kuruluş yıldönümünde hükümet icraatları neden konuşulmaz?" üzerine kurulu. Partinin dışında olup da Erdoğan hikâyesiyle bütünleşen kitleler için önemli analizler barındırıyor. Siyaset yapıcılardan çok okuryazar tabanda tartışılan meselelerin özünü ifade ettiği için gündemde tutmak istedim bu köşede.
Erdoğan'la özdeşleşen dönüşümler AK Parti'nin geniş tabanlara yayılmasını sağladı. Böylesine büyük kitle partilerinin teşkilat temsilcilerinin arı-duru kalması da mümkün değil. 81 vilayette teşkilatlanan siyasi partilerin düşünsel bir niteliği tutturması çok zor ancak genel merkez çevresinde düşünce dünyasının temsili gerekli.
Bizde "siyaset üretme" zorluğu muhalefet partilerini açmaza düşürdü. Partilere nüfuz eden kliklerin seçim öncesi içselleştirilmemiş söylemleri düşünce savrukluğu oluşturdu. İktidarın alternatifi olacak partilerin düşünce kısırlığı AK Parti hikâyesini hemen her seçim döneminde başarılı kıldı; ancak bu görece başarı, iktidarın aynaya bakmasını sağlayacak derin tahlilleri de erteletti.
Siyasetin merkezinde düşünceden çok aksiyon yer alır. Ancak düşünce dünyasına fırsat vererek eleştiri mekanizmasını çalıştırmak gerekiyor. Bir yandan Erdoğan dönemini anlamak ama aynı zamanda gelecek krizleri öngörmek için fikir hayatını çalıştırmak bugün bir zaruret.
Bizde siyasetçiler telaşla yürürken karar verme eğiliminde. Oysa fikir divanı kurmak ve kolektif aklı devreye sokmaktan başka çare yok.
Erdoğan büyük devrimlere imza atarken kendi tabanını da dönüştürdü. Enerjiden sağlığa, ulaşımdan savunma endüstrisine kadar kalkınma hamleleriyle hemen herkesin takdirini topladı ama göremediği detaylar da var. Alt alta toplayınca büyük yüzdelere ulaşan yeni yurttaş kitlesi ve detayları hayatın merkezine alıyor. Üstelik bu kitlenin önemli bir kısmı AKP'nin kendi sosyolojik tabanından geliyor.
Siyaset üretmek için toplumsal dinamikleri doğru zamanda okumak zorundasınız. AK Parti'nin son düzlükte dersine çalışması ve toplumun gündemini tartışarak çözüm araması gerekiyor. Üstelik ısrarla siyasetin dışında kalarak bu ülkenin geleceğine kafa yoran birçok aydın varken siyaset üretmemek zor olsa gerek.