Ülke gündeminde tırmanan tartışma Suriyeliler özelinde bir yabancı karşıtlığına evriliyor. Sorunu tespit edip çözüm önermesi gereken siyasetçiler siyah ve beyaz arasında sıkışıp kalmamalı.
Küresel iletişim teknolojileri, göç edenlerin sosyal medya üzerinden paylaşımları, yoksul ülkelerde yaşayan milyonlarca insanı göç etmeye teşvik etmektedir. Çünkü göçmenler sosyal medya paylaşımlarında yaşadıkları sefaletleri değil idealize edilmiş benliklerini ve göç ettikleri ülkenin çekici taraflarını sergilemektedirler. (Veysel Bozkurt, Sınır Aşan Göçler Raporu, 2021)
2018 yılında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin AR-GE biriminde Sınır Aşan Göçler Komisyonu kurulması talimatını verir. Komisyonun koordinatörlüğünü Prof. Dr. İlyas Topsakal yürütür. Akademik yönleriyle de takdir ettiğim bu değerli bilim insanları, bu süreçte birçok araştırma yaparak raporlar hazırlarlar ve kamu kurumlarına ve politika belirleyici uzmanlara bir anlamda çözüm önerileri sunarlar.
Elimdeki kitap Ötüken yayınlarınca basılmış Sınır Aşan Göçler Raporu, MHP'nin göç meselesini ne kadar önemsediğinin bir göstergesi. Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter'in desteğiyle İlyas Topsakal ve Hayati Beşirli'nin editörlüğünde hazırlanan kitapta Veysel Bozkurt, Kutluk Kağan Sümer, Hayati Beşirli, H. Akif Karaca, F. Oğuz Tor gibi hocaların araştırmaları, tespitleri, çözüm önerileri mevcut.
Bilimsel tespitlere makul, yapıcı, yerinde çözüm önerileri sunan rapor, bir yandan Türkiye'nin tarihsel misyonunu ve anlamını irdelerken diğer yandan da riskler ve bu risklere karşı alınabilecek tespitleri sarih bir biçimde vurguluyor.
Dünyada özellikle Avrupa'da mülteci/göçmen/düzensiz göçmen karşıtı eğilimler artışta. Avrupa'daki bütün siyasal ve toplumsal eğilimler birçok ülkeyi etkilediği gibi Türkiye'yi de etkiler. Ancak Avrupa'da Yahudi karşıtlığı, Müslüman karşıtlığı gibi çok eski reddiyeler vardır. Bu karşıtlık katliamlarla, soykırımlarla anılmaktadır. Bugün Fransa'da yahut Almanya'da siyasal alana tutunan bu hareketler Batı tipi nasyonalist anlayıştan doğmuştur.
Türkiye'de milliyetçilik fikri ise Avrupa'daki akımlardan ayrışmıştır. Kültürel kodları ve kolektif bilinci merkeze alan Türk milliyetçiliği hiçbir zaman ırkçılığa pabuç bırakmamıştır. Türk milliyetçilerinin ülkenin her vilayetinde ve ilçesinde parti tabelası asabilmesi ve üyelerinin alt kimliklerinin çeşitliliği bunun göstergesidir.
Türk milliyetçiliğinin siyasetteki ocağı MHP'dir. Gerek merhum Türkeş'in gerekse Sayın Bahçeli'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel milliyetçilik tezini tek parti döneminden daha da esnek bir hale getirerek kucaklayıcı/bütünleyici söylemleri hareketin kültürel zeminindeki fikir adamlarının gayretiyle olgunlaşmıştır.
Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Hüseyin Nihal Atsız, Erol Güngör, Mümtaz Turhan, İbrahim Kafesoğlu, Dündar Taşer, Galip Erdem, Osman Turan, Nejdet Sancar, Turan Yazgan ve unuttuğumuz birçok milliyetçi aydının zaman içinde olgunlaşan fikirleri modern Türkiye'de milliyetçiliğin merkez siyasette nasıl bir yere oturduğunu ve gerektiğinde siyasette, kamu politikalarında ne denli etkin/yönlendirici olduğunu göstermektedir. Çünkü Türk milliyetçiliği içe kapanık, ayrıştırmacı değil, aksine dışa dönük, derleyici toparlayıcı bir anlayıştır.
Türk milliyetçilerinin geçmişten beri ilgi odağı Türk dünyası ve mazlum Türklerdir. Karabağ, Kerkük, Batı Trakya, Golan Türkmenleri, Kırım, Gagauz daima ilgi duyulan ve irtibat kurulan sahalardır. Bu alanlarla ilgilenmek kimilerine hamasi gelse de Türkçenin yaşadığı her ocak Türk milleti için azizdir.
Bugünlerde sosyal medyada Avrupa'dan ithal yabancı/göçmen karşıtlığını gündeme getirmek isteyenler var. Gençlerin, milliyetçiliğin kodlarıyla oynamak ve ötekileştirici bir dil üretip buna milliyetçi argümanlar ekleyerek taban aramak hem ahmaklıktır hem de çok tehlikelidir.
Problemleri doğru tespit edemeyen ve çözüm önermeyenler siyaset değil ancak mugalata yapar. Siyasette bunca yıl muvaffak olamayanların hırsı tehlikeli boyutlara da ulaşabilir. Ancak Türklük Müslümanlıkla yoğrulmuştur. Asırlar boyunca Yunus'la, Hacı Bektaş'la, Sarı Saltuk'la mayalanan Türklük geniş bir cihan mefkûresidir. Bu tarihsel tecrübenin ardından sokakta hiçbir evladının kanı dökülmemelidir. Her misafirinin de canı bize emanettir.
Unutmayalım ki problemler devlet tecrübesiyle, zaman içinde, stratejik planlamayla çözülebilir. Siyaset kurumu ise çözümler üreterek devlet sistematiğine yol gösterir.