Demokrasi sınırları içinde olduktan sonra iktidar mücadelesi içinde olmakta sorun yok. İktidar mücadelesi sosyal ve siyasal hayatın doğasında var. Sorun, “demokrasi dışı yöntemlere yönelme” ve “geçici yönetme hakkı kazanma yerine iktidarı ele geçirmeye” çalışmak.
Demokrasiler iktidara gelmenin yolunu yazılı olarak belirlemiş durumda. İktidara gelmek halkın oyunu almaktan geçiyor. Seçim kazanan belirli bir süre, tanımlanmış sınırlar içerisinde, devleti yönetme hakkını kazanıyor. İktidar mücadelesinde demokrasi dışına çıkıldığında ise mücadele sertleşip varoluşsal hale geliyor.
Demokrasi dışı yapılar sorunu
PKK gibi silahlı örgütler, Ergenekon gibi yapılanmalar, paralel devlet yapıları demokrasi dışı yöntemlerin Türkiye örnekleri. Bunlar ve benzerleri, belirli bir grup adına seçim dışı yöntemlerle iktidar alanı kurmaya çalışıyorlar. Bu yapılar diğer kimlikleri tedirgin ederek, karşı mücadeleye sebep oluyorlar. Bu kısırdöngü içinde mücadele demokrasi dışı alana hızla kayabiliyor.
Yönetme hakkı yerine ele geçirme çabası
Türkiye’de iktidar mücadelesi veren elitler, seçimle “Türkiye’yi bir dönem yönetme hakkı kazanma” yerine, kendi kimlikleri adına “iktidarı kalıcı ele geçirme” görünümü veriyor. Yönetme hakkı yerine, iktidarı kalıcı ele geçirme görünümü ise mücadeleyi yine sert ve var oluş yok oluş haline getiriyor.
Türkiye’nin kimlikleri kalıcı
Halbuki Türkiye’de kimlik grupları kalıcı. Muhafazakarlar, sekülerler, Türk milliyetçileri, Kürt milliyetçileri, Aleviler bu toplumun kalıcı kimlik grupları. Bu gruplardan herhangi birinin yok olması veya başka yerlere gitmesi mümkün değil. Bu sebeple de kurulacak düzenin bu kimlik gruplarını içermesi ve yönetebilmesi zorunluluk.
İktidar mücadelesi demokrasi sınırlarında yapılmalı
Eğer Türkiye’nin kimlikleri yeterince büyük bir insan topluluğunu içeriyor ve sosyolojik olarak da kalıcı ise kimlikler arası iktidar mücadelesinin demokrasinin sınırları içinde yapılması zorunluluk. Aksi durumda, bir iç çatışma, sürekli bir siyasal gerilim kaçınılmaz. Çünkü, demokrasi hem iktidar mücadelesinin yöntemini belirliyor hem de siyasal gerilimi azaltıcı imkanlara sahip. Üstelik azınlıktaki kimlik gruplarının haklarını koruyabilecek mekanizmaları da var.
Kimlik siyasetine karşı hizmet siyaseti
Siyasal kimliklerden bağımsız bir siyasal parti olmamakla beraber, kimlik halini geniş, yumuşak, içeren ve çoklu olarak tanımlamak mümkün. Bir de hizmet siyaseti bu geniş kimliğin önüne konulduğunda, siyasal gerilim azalabilir. Geleneksel olarak merkez partileri bu eğilimde olurlar. Hizmet siyasetini kimliğin önüne geçirmek gerçekten de siyasal gerilimi azaltabilir. Türkiye gibi kimlik gruplarının yeterince büyük ve kalıcı olduğu toplumlarda, hizmet partileri siyasal gerilimi yönetmede büyük bir imkan olabilir.
İktidar mücadelesinde ‘karşılıklılık ilkesi’
Bir grup siyasal düzeni demokrasi dışı yöntemle ele geçirmeye çalışıyor izlenimi oluştuğunda diğer grupların benzer yöntemlerle karşı harekete geçmesi neredeyse kaçınılmaz. Varlığını tehdit altında hisseden kimlik grubu, içerlerinden çıkan radikal elitlerin peşine takılabiliyor.
Bu sebeple, çatışma kısırdöngüsünden çıkabilmenin tek yolu, iktidar mücadelesini demokratik yönteme, hedefleri de ülkeyi geçici yönetme hakkını kazanmaya indirgemek gerekiyor. Aksi durumda, bitmeyen çatışma hali kaçınılmaz. İktidarı demokratik yolla elde eden ve yönetme hakkı olanı tehdit eder, beka endişesine sokarsan o da karşı sert siyasetler üretir. Etki tepki meselesi.
Türkiye’nin inşa sürecine ihtiyacı var
Türkiye’nin siyasal hayatındaki gerilimi azaltıp, inşa faaliyetine yönelmesi gerekiyor. İç mücadele için harcanan enerji ülkenin büyümesini engelliyor. Ülkeyi dış manipülasyona açık hale getiriyor. Ülkenin bu zor zamanlarında, iç gerilimi azaltıp, inşa sürecine geçmekten başka çare yok. Yeni anayasa ise bu süreci gerçekleştirebilmenin ana yolu.