Rutubetli duvarlar arasında unutulan Sivas mağdurları 28 yıldır adalet bekliyor!
Onlar ve aileleri, devlet içindeki mezhepçi kadrolaşmanın kurbanları.
Ne diyordu Yargıtay Onursal Üyesi Cevdet İlhan Günay: "Hâkim arkadaşlarımız derler ki, bir yere gelebilmek için TSE damgalı olmak lâzım. TSE ama açılımı Türk Standartları Enstitüsü değil. Onun açılımı, Tunceli-Sivas-Erzincan'dır!"
TSE hattından Alevî Dedesi Seyfi Oktay'ın Adalet Bakanı olmasını hatırlayalım...
Yine TSE hattından, eski Adalet Bakanları'ndan Mehmet Moğultay şu sözünü de hatırlayalım: "MHP'li faşistleri ve Refahlıları mı işe alacaktım?"
Türk yargısında gerçekleştirdikleri mezhepçi kadrolaşmaya tepki gösterenlere bu sözü söyleyen Moğultay yıllar sonra sözünü inkâr değil tashih etti. Yaptıkları mezhepçi kadrolaşmayı itiraf etti de diyebiliriz: "Ben hiçbir zaman faşist kelimesini kullanmadım ve Refah Partililer'den bahsetmedim. 1995 İstanbul Kongresi'nde, "Ben CHP'lileri işe almayacağım da MHP'lileri mi alacağım" demiştim."
Ben de Moğultay'ın tashihine (itirafına) şu mukabelede bulunmuştum: "Sayın Bakan, babanın şirketine işçi mi alıyorsun yoksa ülkede adaleti sağlasınlar diye hâkim savcı mı?"
1993 senesinde Sivas'taki hâdiselerin ardından tutuklanan ve mezhepçi yargının sergilediği mahkeme tiyatrosuyla idam cezası alan Müslüman Anadolu'nun evlatları hâlâ zindanlarda; evet hâlâ zindanlarda!
Dönemin mezhepçi yargısı verdiği idam kararıyla adaleti değil intikamı tesis etti. Hâdisenin olduğu gün değil Madımak Oteli'nin önünde Sivas'ta bile olmayanlar cezalandırıldı.
Maalesef geçen 28 yılda Sivas mağdurları için hukuk zaviyesinden değişen bir şey olmadı. Sadece 86 yaşındaki Ahmet Turan Kılıç, sağlık sorunları sebebiyle geçen sene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından affedildi de ölmeden evine dönebildi.
Diğerleri?..
28 yıldır yakınlarını bekleyen aileler yeniden yargılama talep ediyorlar. Mezhepçi yargının mağdurlarından Bülent Düvenci'nin eşi Buket Düvenci şunları söylüyor: "Ben eşimin suçlu olduğunu bilsem adalet aramam. Cezasını çeksin derim. Lâkin eşim suçsuz. Onlarca belge bilgi ortada. Biz sadece yeniden yargılanma talep ediyoruz. Hesap mahşere kalmasın istiyoruz. Sahipsiz bırakıldık. Kimse feryadımızı duymuyor. Bu provokasyonu gerçekleştirenler Türkiye'nin huzur ve kardeşlik ortamını hedef aldı. 1993 yılı çok karanlık bir yıl. Birçok faili meçhul cinayetler bu süreçte işlendi. O dönem aydınlatılırsa, Sivas sanıklarının suçsuz olduğu da anlaşılacaktır. Bunun istisnası yok. Orada hayatını kaybedenler de bu ülkenin insanları. Çok büyük acılar yaşadılar. Esas failler dışarda gezerken, eşim gibi nice suçsuz insan yıllardır çile dolduruyor."
Avukat Cüneyt Toraman da Sivas mağdurlarının yeniden yargılanmaları gerektiğini söylüyor: "Sivas davasının bütün sanıkları cezaevlerinden yaşamını yitirse bile bu davanın mutlaka yeniden görülmesi gerekir. 28 yıllık bir kumpas davasından bahsediyoruz. Bu davanın provokasyon, kurgu ve kumpas olduğuna dair çuval çuval delil var. Esas failler cezalandırılmalı. Kumpas tüm yönüyle aydınlatılmalıdır. Tek bir çakı bıçağının dahi ele geçirilmediği olayda, sanıklar anayasayı yıkmak suçundan mahkum edildi. Adalete ve hukuka saygısı olan herkesin, böyle bir davadan dolayı utanması gerekir. Balyoz ve Ergenekon nasıl yeniden incelendiyse Sivas'ta yaşanan olaylar da yeniden incelenmelidir."
Buket Hanım'ın şu sözüne dikkat çekip yazımı noktalıyorum: "Esas failler dışarda gezerken, eşim gibi nice suçsuz insan yıllardır çile dolduruyor."
Ülke 90'lı karanlık yıllara döndürülmeye çalışıldığı bugünlerde Sivas davasının yeniden görülmesi daha bir önem kazanıyor. Esas failleri bilmek hepimizin hakkı değil mi!..