Başbakan Erdoğan dün Sivas’ta meydandan seslendi ve “ELİNİZDEN GELENİ ARDINA KOYMAYIN” çağrısını tekrarladı...
Sevgili dostlar, GÜÇLÜ DEVLET ayakta durduğu sürece adım atamıyor olabilirler ama geçmişte “vatandaşı acımadan yakmak” dahil her türlü girşimde bulundular... Sivas’a bakınca yaşananları unutmak mümkün değil...
Ne mi yaptılar? Sadece bir örnek vereyim, diğerlerini de siz sorgulayın...
Sevgili dostlar, medyada dolaşanların haricinde bir dostum yıllar önce bir çekim getirdi, amatör bazı kamera görüntüleri biraraya getirilmiş... Arkadaşım o dönemde aynen bana şöyle demişti; madem konuyu araştırıyorsun, al esas bunu izle!
Açık söyleyeyim; sözünü dikkate aldım ve sonuna kadar seyrettim, başa sardım bir daha seyrettim... Peki ne gördüm? Baktıklarıma bir daha baktım ve inanın sadece görmedim içimden idrak ettim; olay gerçekten vahim ve tek kelimeyle “korkunç”, baştan sonra “organizasyon ve derin güçler” kavramlarının için dolduran cinsten!
Sevgili dostlar, görsellik kadar aktaramam ama kafamda “yerleşen sahneleri” paylaşmayı deneyeceğim;
Sahne 1: İlk dalga otelin önünde... Kalabalık çok büyük değil, kolluk güçleri tarafından engellenebilir ama “engelleme” derdinde ki mse yok! Olaylar bu boyuttayken daha önce de yazdığım gibi Vali Bey, telefonla dönemin en yetkili iki isminden biri olan Erdal İnönü’ye ulaşıyor! Çok heyecanlı, acil yardım istiyor ve Devlerin tepesinden yardım beklemeye başlıyor! Verilen cevap yeterli; GEREKEN HER ŞEY YAPILACAK, siz de elinizden geleni yapın! ve “gereken her şey yapılacak” cevabını alıyor...
Sahne 2: Olay büyüyor, kalabalık oteli sarıyor, polis yetersiz kalınca Vali, “herhalde anlamadılar, ne talimat, ne de yardım geliyor” diyerek bu kez Başbakan Çiller’i arıyor... Cevap yine aynı; merak etmeyin, oradayız, gerekirse asker de müdahil olacak, siz elinizden geleni yapmaya çalışın!..
Sahne 3: Bu telefon konuşmasını takiben küçük bir askeri birlik yürüyerek otele doğru ilerliyor! Vali “Ankara devrede” diye düşünerek derin bir nefes alıyor! O dönem şimdiki gibi değil, Valilerin asker üzerinde hiçbir etkisi-yetkisi yok! Hatta ildeki en rütbeli asker “fiilen Vali üstünde” değerlendiriliyor!
Sahne 4: İnanılmaz bir olay oluyor! Göstericiler yollarını keserek askeri “geri dönmeye”, otele varamadan “işi bırakmaya” ikna ediyorlar. Çekilen video öyle gösteriyor ama bana göre Ankara’dan “emir almadan” dönmeleri imkansız! Bu arada meydanda atılan slogan “asker Bosna’ya ve en büyük asker bizim asker”!
Sahne 5: Birlik meydana giremeyip, sırtını dönünce otelin önündeki ilk araba yakılarak patlatılıyor... Arabalar tek tek patlarken “askeri birlik ve polisler” seyrediyor! Vali çaresiz, Ankara konuya hakim ama ortada Devlet adına kılını kıpırtadan yok!
Sahne 6: Sonrası felakete adım adım dönüşüyor... Arabalar yanıyor, patlıyor, alevler otele sıçrıyor ve askerin 50 metre ilerisinde, polisin 10 metre önünde 34 kişi diri diri yanarken, yaralı kurtulan bir kişinin daha hayatını kaybetmesiyle sonuç “Hitler fırınına” doğru adım adım ilerliyor!
Sahne 7: “Başbakan Çiller, Başbakan Yardımcısı İnönü’nün bilgisi, askeri birliklerin-polisin bizzat şahitliğinde, Vali’nin feryatları” arasında Türk vatandaşları “fırına atılıp” yakılıyor! Kimse, Türk Devletini yöneten kimse “yetkilerini kullanıp”, emir vererek bu gelişimi durduramıyor...
Sonuç: Bu yaşananlar “salaklık, basiret bağlanması” falan değil! Buna inanan varsa; saflık derecesine erişmiş olabilir! Olay “organize” ve son derece BİLİNÇLİ! Düzenleyen, ENGELLEYEN, “ellemeyin” diyenler “kim, kimler” ise, ülkenin Başbakanı, Valisi, Genelkurmay Başkanı ve oradaki Askeri temsilcisinden daha güçlü! Tekrar ediyorum; arkada hangi güçler varsa, ülkenin Başbakanı, Valisi, Genelkurmay Başkanı ve oradaki Askeri temsilcisinden daha güçlü!
Son söz: Türkiye’de bunun gibi “onlarca” hatta küçükleri de alırsak yüzlerce ORGANİZE olay var! Madımak sadece bir örnek; “Yakacağız” diyorlar ve YAKIYORLAR! Sivas, Maraş, Taksim, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Eşref Bitlis ve daha birçok irili ufaklı “katliamın” arkasındaki güçler ve onları “iç ve dış yerleşik uzantılarının” beli kırılmasaydı, bugün Sivas’ı hatırlamak yerine “yeni gelişen olayları” haber yapardık! Ama şunu da çok iyi bilin sadece BELLERİ KIRILDI, hala ayaktalar ve en küçük bir zaafımızda DAHA BÜYÜKLERİNİ ORGANİZE etmek için bekliyorlar! Yoksa “bekliyorlardı” demem daha mı doğru! Sanki bekleyişleri “31 Mayıs-17 Aralık sonrası” biraz duraksadı, kıpırdanmayı denediler gibi! Denediler ve Türkiye’nin “eskisi gibi olmadığını” gördüler!
Önemli Not: “31 Mayıs-17 Aralık” tarihinden itibaren yaşananlara lütfen bir daha yukarıdakileri okuduğunuz gözle bakın ve GÜÇLÜ DEVLET ile Derin Güçlere teslim olan Devlet arasındaki farkı sorgulayın! Son dalgada Başbakan, Hükümet ve Devlet sağlam duramasaydı Türkiye çok ciddi “kara tabloları” yaşamak zorunda kalabilirdi... Sağlam durulamazsa bu YAPILAR ülkeyi de vatandaşını da kendi planları doğrultusunda acımadan YAKARLAR! “Yaparlar mı” diyenler, dönüp geçmişe çok dikkatli baksınlar!