En son Melek Baykal adlı bir dizi oyuncusu aldığı ‘eğitimin’ gereğini yaptı ve İslâm’ın şiarlarından başörtüsünü takan hanımlara hakaret etti. Gösterilen tepkiler neticesinde hakaret ettiği hanımları ziyaret edip özür diledi. Baykal’ın özür açıklamasındaki şu ifâdeler dikkat çekici: “Okuduklarım beni bile ürküttü. Aklımın ucundan bile geçmeyen, ancak seçtiğim kelimelerin yanlışlığından dolayı maksadını fazlasıyla aşan ifadeden büyük pişmanlık duydum.”
Baykal’ın sözlerine döneceğiz ama dünkü Türkiye Gazetesi’nin manşetine bakalım. Türkiye Gazetesi “Aşağılama Sanat Oldu” manşeti atmış. Son dönemde Müslüman Anadolu halkına yönelik, kendilerine ‘sanatçı’ diyen bir güruhun hakaretlerini bir bir sıralamış Türkiye Gazetesi. Haberde Genco Erkal, Leman Sam, Şevval Sam, Müjdat Gezen, Levent Üzümcü gibi bir şekilde ünlenmiş isimlerin halkı ‘aydınlatma’ yerine aşağıladıkları vurgulanmış. Kelin merhemi olsa hesabı, kalplerindeki karalığın sıfatlarına vurmuş bu güruhtan halkı aydınlatması nasıl beklenir? Bakınız, hakaret mesajıyla yayımladığı fotoğraftaki Müslüman Anadolu’nun analarının yüzündeki aydınlığa bir de Melek Baykal’ın suratına...
Ayrıca halk bunlardan aydınlatma beklemiyor ki! Akşam işten evine döndüğünde veyahut gündüz evini temizledikten sonra dinlenme kahvesi içerken televizyonda bu güruhun kendilerini güldürmesini, oyalamasını, o anlık dertlerini unutturmasını istiyor. Bu kadar; yok sanatçı, yok aydın diye de fazla abartmayalım... Bastırırsın parayı namuslu bir esnaf rolü oynar, bastırırsın parayı kadın satıcısı rolünü oynar... Bir de bu modellerin kitap yazanları, heykel yapanları, piyano çalanları vb. var. Hakaret ettiği halkın seçtiği hükümetten para almak için de kırk bin takla atarlar. Tabiî onlarda suç yok, suç parayı verende. Bunlar için para oksijendir, oksijeni bol olduğu ortamda çarpılmanın tezahürü olsa gerek bu hakaretler!
Melek Baykal’ın özür açıklamasındaki sözlerine dönersek. Baykal, yazdıklarından kendisinin bile ürktüğünü ve bu tür hakaret içeren ifâdeleri kullanmayı aklının ucundan bile geçirmediğini söylüyor. Doğrudur, inanırım! Baykal’ı bu sözleri söylettiren, maalesef bizlerin de çarkından geçtiğimiz Atatürkçü eğitim sistemi. Türkiye Cumhuriyeti bu amaçla kurulmuştu. Melek Baykal ve onun gibiler de bu sistemin başarılı isimleri! Benim gibilerden de halka ve değerlerine söven biri çıkartamasalar da en azından o değerlerden utanan bir nesil yetiştirmeyi başardılar. Cumhuriyet’in en büyük başarısı da budur. Kendi anne ve babasından utanan çocuklar yetiştirmek. Öylesine acı bir dilemma ki, anne ve babalar bu eğitim sistemine çocuklarını kendi elleriyle teslim ediyorlar!..
Müslümanlar, mezkûr eğitim sisteminin kodlarına yerleştirdiği aşağılık duygusunu atıyorlar ama hâlâ sinmişlik devam ediyor. Çağımızda put hâline getirilen sanatı kendi tasarrufumuza alıcı bir hamle yapamıyoruz. Bir şekilde ünlenmiş birisi “sanatçıyım” dedi mi bizim kesimde akan sular duruyor. Para muslukları sonuna kadar açılıyor. Sıra istîdatlı gençlerimize geldiğinde de destek ‘burs’ seviyesinde kalıyor.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek “Umulur ki, 15. İslâm asrının yenileyicisi estetik planını başa alsın” diyerek Müslümanlar’a hedefi gösteriyor. İnsanın iç oluşunu tamamlamaya çalışması ve bu çalışmanın dışa yansıyan yönü olan sanat ve estetik... Müslümanlar bu hedefi gözetmezse, şeytanın üflediklerini sanat diye pazarlayanların hakaretlerini daha çok duyarız.
İnşaallah yeni bir sistem düşünenler de Üstad’ın bu ikâzını dikkate alır.