Ülkemizdeki araştırmalar her üç kişiden birinde obezite olduğunu gösteriyor ve yine araştırmalara göre bu hızlı artışın birinci sorumlusunun insülin direnci olduğu vurgulanıyor. İnsülin pankreas bezinde üretilen bir hormon. Birinci görevi kan şekerinin yakıt olarak kullanılmak üzere hücrelerimizin içine girmesini sağlamak, onu enerji kaynağı olarak kullandırmak. Herhangi bir öğündeki yakıtınızı aldıktan hemen sonra deponuz dolar ve kanınızdaki şeker oranı hızla yükselir. Aynı anda pankreas beziniz sisteme bir miktar insülin gönderir. Artan kan şekeriniz bu insülinin yardımıyla enerjiye çevrilmek üzere hücrelere girer. Kan şekeriniz yakıt olarak kullanıldıkça yavaş yavaş düşer ve yeniden eski seviyelere iner. 3-4 saat sonra kandaki yakıt seviyeniz iyice azalınca sistem yeniden bir şeyler yemeniz için uyarmaya başlar. Sabah-öğlen-akşam en geç 4-5 saatlik aralıklarla yemek yememizin sebebi de budur.
Hiperinsülinemi nasıl oluşuyor?
Kan şekeriyle insülin hormonu arasındaki ilişki son derece dengelidir. İhtiyacınız kadar yakıt alabilir, bu yakıtı enerjiye çevirebilir ve de o enerjiyi düzenli olarak yakarsanız eğer, ne kilo alır, ne de kilo verirsiniz. Neticede sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya devam edersiniz. Eğer vücudunuza ihtiyacınızdan fazla yemek ile doldurursanız, hele bir de yanlış beslenir ve fiziksel aktiviteler yapmazsanız sistem problem çıkarmaya başlar. İnsülin-şeker dengeniz bozulur, kan şekeriniz yükselme ve düşmeler gösterir, pankreasınız sisteme aşırı insülin gönderir. Bunun anlamı kanınızda ihtiyacınızdan fazla insülinin dolaşması, yani ‘hiperinsülinemi’ halinin oluşmasıdır. İnsülin direncinin başlangıç noktası da zaten budur, ister genetik faktörler, ister yanlış beslenme alışkanlıkları ve isterse hareketsizlik olsun kanda aşırı miktarda insülin bulunmasıdır. İnsülin fazlalığı beraberinde önce kilo sorununu, bezite adayı olmayı, sonra da ‘hiperinsülinemik hastalıklar’ olarak tanımlanan bir dizi sağlık sorununu, öncelikle de kilo sorununu getirecektir.