Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Başkomutan sıfatıyla 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle önceki akşam Beştepe’de resepsiyon verdi.
İlk kez Beştepe Külliyesi’ne gittim. Açıkçası çok da sevdim.
İzlenimlerimi sona sakladım.
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan bizlerin sorusunu cevaplandırırken “Şirazesinden çıkan siyaset” şeklinde bir ifade kullandı oradan başlayayım.
Bahçeli ve Demirtaş yok
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kendine bile “hayır” dediği günleri yaşıyoruz. Kendine bile “hayır” diyen ve Türk milliyetçiliği üzerinden siyaset yapan bir lider 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle düzenlenen hiçbir etkinliğe katılmadı. Ne Anıtkabir’e, ne Hipodrom’a ne de akşam Beştepe’deki resepsiyona geldi.
Devlet geleneğine atıf yapan, milli duygular üzerinden siyaset yapan bir lider 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda ortalıklarda görünmedi. Devlet Bahçeli için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü “Şirazesinden çıkan siyaset” oldu..!
Aynı cümle HDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş için de geçerli.
Birkaç gündür Avrupa başkentlerini turlayan Demirtaş, yine “koyun postu”na bürünüyor. “Özerklik silahla olmaz” dediği yer Hollanda’nın Lahey kenti!
“Silaha hayır” dediği yer yine aynı...
Oysa diğer eş Başkan Figen Yüksekdağ daha “Sırtımızı PYD’ye YPG’ye dayıyoruz” diyeli kaç gün oldu? Demirtaş, “Şiddet yükselişi sürerse sandıklar kurulamayabilir” diye bir laf daha etmiş!
Türkiye partisi iddiasıyla 7 Haziran seçimlerine giren ve arkasına Aydın Doğan medyasını alan HDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş, işgalcilere karşı verilen son İstiklal Savaşı’nın zaferle sonuçlandığı 30 Ağustos’ta Türkiye’nin Başkenti Ankara’da olmaktansa, Avrupa başkentlerinde olmayı tercih etti.
Hem de Türkiye’yi şikayet etmek için!
Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Maalesef siyasetin şirazesinde bir sapma var diye düşünüyorum. Bu, ülkemiz için özellikle de milli duygular için olumlu bir gelişme değil” cümlesi daha da bir anlam kazanıyor.
Biri Türk milliyetçiliği üzerinden siyaset yapıyor, diğeri Marksist sol ve marjinalleri yanına alıp Türkiye partisi olma iddiasındayken geç ergen Kürt milliyetçiliği üzerinden...
Ve bu iki partinin iki lideri son İstiklal Savaşı’nın zafer anının yıl dönümünde ortalıkta görünmüyor.
İnsan gerçekten hayret ediyor!
Böyle mi olmalıydı?
Eşsiz davetten başörtülü mihmandarlara
Beştepe’de bizi kapıda karşılayan...
İç bahçeye kadar yol gösteren...
Genç hanımefendilerin bir kısmı başörtülü idi.
Dikkatimi çekti..!
Bir zamanlar “Eşsiz davetiye” diye bir şey uydurulmuştu hani hatırlayın. Ahmet Necdet Sezer döneminde Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki resepsiyonlara başörtülü eşler katılmasın diye.
Ve kimlerin eşi başörtülü, kimlerin ki değil sorusunun cevabı da kapıcılardan oluşturulan muhbirler tarafından yapılıyordu.
Koridorlardan geçerken, başörtülü genç hanımefendilerin “hoş geldiniz” diyerek bize yol gösterdiği anlarda yakın geçmişi de hatırlayıverdim.
Nereden, nereye...
Neyse..!
“Saray, saray dedikleri üç beş mermer, üç beş sütun” demeyeceğim.
Kampüs, külliye tartışmasına girmeyeceğim.
Bu konuda sadece şunu söyleyeceğim, 30 Ağustos resepsiyonunun verildiği iç bahçeyi çepeçevre saran haliyle, toprak renginin hakim olduğu, ışık gölge oyunlarıyla huzurlu bir ortamdı Beştepe!
Neyse bunu da geçelim.
Şehitler için Kur’an-ı Kerim
Resepsiyonda ilkler yaşandı. Bunlardan bir tanesi, cümle şehitlerimiz için okunan Kur’an-ı Kerim’di.
Kur’an’daki “şehit” ayetlerinin mealinin de okunması anlamlıydı.
Hele “Fatiha” dendiğinde asker eşlerinin özenle ellerini kaldırıp yüzlerine götürmeleri dikkatimden kaçmadı.
Konuklar ihtimamlı; ev sahibi özenliydi..!
Açık söylüyorum, davetliler arasında sayıları fazlaca olan askerlerin rahatlamış hallerine, kendilerini kasmadan sivillerle sohbet etmesine neredeyse ilk kez şahit oluyorum.
Gecenin önemli anlarından bir diğeri ise Kosova’dan, Bosna’ya, Hint Okyanusu’ndan, Afganistan’a, Konya’dan, Urfa’ya askerlerimizin bulunduğu yerlere canlı bağlantılar yapılmasıydı.
Hele ki Akçakale sınırındaki nöbetçi askerin, “Sayın Cumhurbaşkanım” diye tekmil vermesi bütün davetlilerden uzun alkış aldı.
Baktım yine o an en heyecanlı olanlar davetli asker ve eşleriydi.
7 Haziran seçimleriyle ilk kez Meclis’e girmiş genç Ak Partili vekillerle de görüştüm. Bir kısmı vekilliğe çoktan alışmış...
Bir kısmı ise 1 Kasım seçimleri öncesi tedirginlik yaşıyor.
Sanırım onlar da biliyor, bazılarının listelerde yer bulamayacağını.
30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle Beştepe’deki resepsiyonda birçok siyasetçi ve işadamıyla da konuşma fırsatım oldu.
Ortak kaygı, terör...
Ortak beklenti istikrar!
Bence de öyle.
Ya sizce?