Berlin Film Festivali’nde bu yıl yarışan Esaret, kaçırıldıktan sekiz yıl sonra serbest kalan genç kadının gücüne hayran bırakıyor bizi...
FREDERİC Videau’nun senaryosunu yazdığı, festivallerin gözdesi olan Kahramanlara Rahat Huzur Yok misali anti-konvansiyonel bir film Esaret. Senaryosundaki boşluklar merakımızı körüklemeye ve filmi kendimize göre tamamlamaya teşvik ediyor. Kronolojik sıra izlemeyen ve zamandaki sıçramaları ayrıntılara odaklanarak takip edebileceğimiz kurgusuyla ilgimizi uyanık tutuyor.
Özgün adı Tek Başıma, içeriğini daha doğru anlatacaktı... Hem canavar olmayan kötü adamı Vincent hem kurban olmayan genç kadını Gaelle’in yalnızlıkları açısından. Sinemada ezici çoğunlukla ağlayıp sızlayarak kurtarılmayı uman, kahramanı bekleyen çaresiz kadın imgesine alışığız. Gaelle ise savaş filmlerinde rastladığımız, esir düşünce hemen kaçış planı yapmaya başlayan ve düşman komutanını kendilerine saygı göstermeye zorlayan onurlu askerleri andırıyor. Oyuncularından mükemmel performanslar alarak karakterlerini ete kemiğe büründüren yönetmen Videau, sinematografiyi sadece temiz, doğru, amaca hizmet eden görüntü aktarma aracı olarak kullanmayı, filmin psikolojik derinliğini karakterlerin yüzlerinden okutmayı tercih etmiş.Vincent’ın çocukken kaçırdığı Gaelle’i 8 yıl sonra serbest bırakmasıyla başlıyor Esaret. Gaelle’in, özgürlüğe uyum sağlamasını, onu bulmaktan çoktan umut kesmiş ve boşanmış ebeveynleriyle birbirlerine alışmalarını ele alırken geri dönüşlerle esaretteyken yaşadıklarını anlatıyor. Alışılagelmiş soğukkanlı sapık pedofil ya da gözü dönmüş mütecaviz canavar tipinden çok uzak Vincent. Zaman zaman kontrolünü kaybetse de Gaelle’e sadece pasif bir şiddet uyguladığını görüyoruz. Vincent’ın derin ve patetik yalnızlığını gidermek için çaldığı çocuk, evcilleştirmeye çalıştığı vahşi bir hayvan sanki.
STOCKHOLM SENDROMU İLE AÇIKLANAMAZ
Ama o küçük kızda ve isyankar ergende hiç ummadığı bir direnişle karşılaşıyor. Gaelle hayatta kalmak ve aklını kaçırmamak için Vincent’a ihtiyaç duyduğunun farkında ama boyun eğmeyi kabullenmiyor. Elinden geldiğince onu dizginliyor, kendine özgürlük alanı açıyor. Hatta Vincent geç kalıp uzun süre bodruma kapandığında, Vincent bir arkadaş edindiğinde adeta kıskançlık krizine giriyor. Vincent o ücra çiftlikteki eve dönmezse sonunun geleceğinin bilincinde. Basitçe Stockholm Sendromu ile açıklanamayacak şekli de Vincent’a bağlanıyor ki o da kendisine zarar veremeyecek kadar bağlansın...
Avusturya’da kaçırılıp serbest bırakılan, kaçıran kişi kendini öldürünce üzülen, ondan şiddet görmüş ama tecavüze uğramamış Natascha Kampusch’un gerçek öyküsüne oldukça benziyor Esaret’in ana hatları. Ama Videau’nun derdi toplumsal gerçekçi hele hele ahlakçı bir film yapmak değil. Aksine esir alınanın, esir alandan güçlü olduğu bir ilişkinin denklemini kurmak. Gaelle’in kafasının içindeki zaman kırılmasını, Vincent’ın kriminal zaafını bize geçirmek.
Orjinal adı: A moi seule Yönetmen: Frederic Videau Senaryo ve Görüntü: Marc Tevanian Oyuncular: Agathe Bonitzer, Reda Kateb, Helene Fillieres, Noemi Lvovsky, Jacques Bonaffe, Gregory Gadebois, Marie Payen, Makita Samba.