Her dönemin kendine özgü düşünce akımları var ve o akımlar etkili olduğu dönemlerde insanlara olan yansımaları da değişkenlik gösteriyor. 21. yy’daaçık toplum, öz yönetim, doğrudan demokrasi, transhümanizm ve küreselcilik kavramları tartışılan önemli kavramlar içinde ön plana çıkıyor veya çıkartılıyor.
Açık toplum; Hiçbir tabu dinlemeksizin her şeyin tartışılması, despot yönetimlere karşı tavır alma, devlete karşı birey ve toplumun yanında yer alma... Bu kavramın öncüsü olan ve farklı vakıflar kurarak kavramları topluma çeşitli etkinliklerle kabul ettirmeye çalışan kişi ise tanıdık; George Saros. Öz yönetim kavramının öncüsü ise; Murray Boockhin. Bu iki insanın ortak özelliği Yahudi olmaları. İsrail Devletinin uyguladığı teröre ve baskıya rağmen bu iki kavramın öncülüğünü yapan, vakıflar ve düşünce kuruluşları kuran iki Yahudi kökenli iş adamının yaymaya çalıştıkları kavramları kendi kökeninden geldikleri İsrail Devleti için düşünmemeleri de artık yadırganmıyor.
Yukarıdaki iki kavrama Singularty ve Transhümanizm kavramlarını da ekleyelim. Singularty; Yapay zekânın insan zekâsını geçerek medeniyeti ve insanın doğasını radikal bir biçimde değiştireceğine inanılan hipotezsel nokta. Medeniyet anlayışını değiştireceği varsayımı denilerek kısaltılabilir.Transhümanizm ise; Kolektif bir bilinç, Küresel beynin oluşumu, yani yeni bir din. İnsanlığın yaşlanmaması ve insanlık için gereksiz olarak görülen her şeyin ortadan kaldırılması anlayışına dayanıyor.
Açık toplum kavramı ise bu iki kavram üzerinden formatlanıyor. Amaç geçmişte olan ve insanların sahip çıktığı değerleri yine insanlara yok saydırarak geçmişe ait her şeyi rafa kaldırmak. Gelecekte özellikle Müslüman ülkelerde geçmişe ait var olan tüm değerler ise kısalmış hali LBGT olan ve içinde yer alan kavramlar üzerinden yok edilmesi planlanıyor.
Önümüz yıllarda LBGT örgütlerinin şehit, yetim vb. kavramlara yönelik etkinliklerinin yanı sıra bazı yardım kampanyalarında da etkin olarak görürsek şaşırmamak lazım. Hatta cami yaptırma derneklerinde bile. Müslümanlar için geçmişte kutsal ve değerli olan ne varsa bu LBGT üyelerinin oluşturduğu ve katıldığı etkinlikler aracılığı ile değersizleştirilecek. İslam dünyasında var olan değerleri tamamen değersizleştirme adına yapılmaya çalışılan bu oyun henüz İslam dünyası tarafından tam olarak fark edilebilmiş değil.
Bu kavramlar üzerinden gençlerin zihin dünyası günlük gelişmeler ve olaylardan uzaklaştırılmaya çalışılıyor. İnsana, neyi nasıl düşüneceğine yönelik bilim ve teknoloji öncülüğünde sözde bazı gelişmeler verilmeye çalışılırken din ve dini anlatan tüm kitaplar dogmatik olarak adlandırılıyor.
İstanbul’da LBGT üyelerinin son zamanlarda yaptıkları yürüyüşleri ve etkinlikleri Müslümanlar için kutsal olan bir aya getirmelerinin yanında sosyal medyada Kâbe’nin üzerine sembolleri olan renklerin yerleştirildiği görsellerin paylaşılması sadece bir özgürlük etkinliği olarak görülebilir mi? İnsan düşünmeden edemiyor.
Günümüzde bir siyasi hareketin çokça kullandığı kavramlar ve geleceğe yönelik vaatlerine baktığımızda ise durum biraz daha ciddiyet kazanıyor desek abartılı olmaz sanırım; öz yönetim, diyanet kaldırılacak, din dersi okutulmayacak... Vb ifadelerin yanında Haziran ayımdaki yapılan seçimler öncesinde eşcinsel evliliği savunan adayların varlığı da hala hafızalarda. Aynı siyasi hareketin eş başkanının Ramazan ayı boyunca televizyonlarda Ramazan’a yönelik programların çokluğundan yakınması da cabası.
Özgürlük söylemleri altında bu ülkede Müslüman olan insanların inancına hakaret ettiklerinin farkına varamayanlar, sözde özgür bir şekilde yaşamayı savunur gibi gösterip gelecekte yetişecek nesillere etki etme adına her türlü faaliyeti planlamaktan geri durmuyorlar. Müslüman bir ailenin kendi çocuğuna sahip çıkması adına karşı söylemlere ise ateşli bir şekilde sanki kendi hakları engelleniyormuş gibi açıklamalarda bulunuyorlar. Hayâsızca gelecek nesiller üzerinde İslamiyet’in etkisini kırma adına sinsi bir oyunu işte böyle sergiliyorlar.