Şimdi kalkıp, “Paralel yapının borazanlarından biri olan Zaman gazetesi” diye bir cümle kursam, hem ayıp etmiş olurum, hem de “üslubu beyan ayniyle insandır” şeklinde mukabele görürüm ve her türlü kınamayı hak ederim.
Şöyle bir cümle de yakışık almaz herhalde: “Paralel yapının borazanlarından biri olan Zaman gazetesinde köşe yazan Şahin Alpay...”
Şahin Alpay’dan söz edeceksem, ismini anmam kâfidir. Bilmeyen ve tanımayanlar için, belki, militan geçmişini (eskiden Maocu bir militanmış), dönüşümünü, uğradığı adresleri, en son hangi cemaatte karar kıldığını anlatırım. İlle gerekliyse, Fethullah Gülen grubuna yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yaptığını ekler ve bu bilgiler ışığında “itirazlarımı” sıralarım.
Nitekim böyle şeyler yazmıştım... Yazarımızın, “Erdoğan’a çalışamaz raporu verilmelidir” cümlesini ve sarf ettiği bazı terbiye dışı sözleri eleştirmiştim. “Kimin borazanlığını yapıyorsun?” diye sorabilirdim, haklı da görülürdüm ama bunu insan olma nezahetine yakıştıramadım.
Şahin Alpay pek çok şeyi yakıştırabiliyor kendine.
Artık masum bir yaftalandırma sayılması gereken “yandaşlar” ve “havuz medyası”nın yanına, utanmadan “hükümetin borazanı olan Star gazetesi” ifadesini yerleştirebiliyor. Ve bu saygısızlık, “fikir yazısı” diye Zaman gazetesinde yer bulabiliyor.
Geçen aylarda bir de “ifşaatta” (!) bulunmuştu yazarımız: “Türkiye nükleer bomba üretiyor...”
Bu ifşaat, Amerikalılarla ve İsraillilerle sıkı fıkı ilişkiler kurmuş, Türkiye aleyhtarı lobilerle “kanka” pozisyonunda olan bir gazetede, Fethullah Gülen grubuna yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesinde yayımladı. Ciddiye alınması gereken bir ifşaattı ama ilginçtir, sessizlikle karşılandı.
İyi ki sessizlikle karşılandı...
İyi ki bu “sınırsız sorumsuzluk” dünyada bir karşılık bulmadı.
İyi ki Türkiye’ye (ve Türkiye’deki yönetime) çakmak alesta bekleyen çevreler Şahin Alpay’ı ciddiye almadı.
Düşünebiliyor musunuz, “Basını susturarak kendisine alan açan Padişah Erdoğan, şimdi de nükleer bomba üretiyor...” şeklindeki tezviratları?
Dünyada koparılacak fırtınayı düşünebiliyor musunuz?
Erdoğan’a Mursi muamelesi yapılması gerektiğini söyleyenlerin eline nasıl bir malzeme verildiğini düşünebiliyor musunuz?
Sorumsuzca sarf edilmiş bir sözün, başımıza açacağı gaileleri düşünebiliyor musunuz?
Şahin Alpay bir “AB vatandaşı” olsaydı, “Gel bakalım şöyle Şahin Efendi. Bu iddianı neye dayandırıyorsun? Nükleer bomba üretildiği bilgisini kimden aldın? Kanıtın ne?” diye sorar, bu sorumsuzluğunun bedelini ödetirlerdi. Ya da “casus” muamelesi yapıp, ona göre bir “tarife” uygularlardı.
Nezahetsizliğin ve edepsizliğin bir yaptırımı yoktu bu ülkede. “Basın özgür değil. Özgürce yazamıyoruz!” diyenlerin, özgürce kullandıkları “Hırsız, katil, faşist, diktatör, ruh hastası, cahil, mezarına işesinler, sonun Menderes gibi olacak” ifadeleri karşılıksız kalıyordu ve adaletli Türk mahkemelerinden çoğunlukla “gazeteci, eleştiri hakkını kullanmıştır” kararı çıkıyordu...
Bu cümleden olarak, “sorumsuzluğun” da bir yaptırımı yoktu ve Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay bunu (“sorumsuzca” yazma hakkını) tepe tepe kullanabilirdi.
Sözü nereye getireceğim?
Şahin Alpay, önceki gün, içinde “hükümetin borazanı” ifadesinin de geçtiği son derece çirkin bir yazı yazdı ve “17/25 Aralık süreciyle ilgili haber yapan 70’e yakın gazetecinin 120 davadan yargılandığını” öne sürdü.
Hayır, konumuz ettiği “terbiyesizlik” değil...
Bunu hep yapıyor... Kendi haline bırakmak lazım...
Şahin Alpay, bize, o 70 gazetecinin ismini versin.
Hangi fiilleri (!) işlediklerini ve ne tür bir yaptırımla karşı karşıya bulunduklarını anlatsın.
Sorumsuzca sallamak yok... “Ben TGC’nin yalancısıyım” diye kıvırmak da yok.
Hayatında bir kez dürüst ve namuslu bir iş yapsın, bize o gazetecilerin ismini versin.