Türkiye’nin Suriye sınırında bir kaç türlü yangın var, ama aslında hepsi aynı felaketin parçaları. Suriye’de bir yanda bölünmüş bir iktidar, öte yanda bölünmüş bir muhalefet söz konusu. Suriye ordusu ile Hür Suriye ordusu mücadele ediyor, ama ülkede mücadele eden sadece bu ordular değil, PKK ve El-Kaide’nin eylemleri de bu kan gölüne katkı sağlıyor.
Karmaşık ortamda iddialar da muhtelif. Barzani’nin Suriyeli Kürtlere yardım gönderdiği, Öcalan PKK’sına yakın olduğu söylenen bu kesimin giderek Irak Kürdistan Özerk Bölgesi gibi bir ayrışmaya gittiği ileri sürülüyor. Bu iddialar doğruysa, Suriye ordusunun bir yandan muhaliflerin ordusuyla, öte yandan da Kürtlerle mücadele ettiği söylenebilir.
Öte yandan radikal İslami grupların, El-Kaide’ye yakın grupların rejimi yıkma çabaları ile Hamas ve Hizbullah gibi diğer kuruluşların güçlenmesi arasında da bağ kuranlar bulunuyor. Bu da doğruysa, Suriye yönetimi üç cephede mücadele veriyor denebilir. Söz konusu koşullar, bu ölçüde ve kapsamda mücadele yürütecek kadar kapasite sahibi olduğunu düşünmeye de hizmet ediyor; bu da işin bir diğer tarafı.
Bölgede hareketlenme
Rejimin içerideki mücadelesinin dışarıdaki uzantıları ise, Suriye konusunun ne denli ciddi bir bölgesel yeniden yapılanma sürecine işaret ettiğini gösteriyor. İsrail, Esad sonrası radikal grupların eline geçecek kimyasal silahların Hizbullah ve Hamas’a ulaştırılacağını iddia ederek savaşa hazırlanıyor; Lübnan her gün akın akın gelen mülteciler nedeniyle iç dengelerinin derdine düşüyor, Irak’ta ise Bağdat yönetimi Esad sonrası iktidarı alacakları düşman ilan etmeye hazırlanıyor.
Kabul etmek gerekir ki, Irak, İran ve İsrail olası gelişmeler karşısındaki tavırlarını, bölgede ne zaman nasıl davranacağı belli tek ülke olan Türkiye üzerinden sergiliyorlar. Ateşin büyütülmeyeceği tek yer Türkiye olduğundan, Kürtler başkentlerle İsrail, İslami kesimlerle ve Şiiler Sünnilerle olan yaşamsal sorunlarını Türkiye’ye karşı uyguladıkları politika ile dünyaya anlatma imkanı buluyorlar. Türkiye’nin Hür Suriye Ordusu çevresindeki kesimi desteklediği çok açık olduğundan, Türkiye’ye yönelik olumlu ya da olumsuz her siyaset diğer oyuncuların pozisyonlarının netleşmesine yol açıyor.
Sınırda hareketlenme
Bununla birlikte, sınıra yaklaşmış yangın Türkiye açısından tavır değişikliğine yol açabilir. Ormanları yakıp söndürmeyenler Baasçı askerler mi, emin olmak zor. Türk TIR’larını yakanlar da Baasçılar olmayabilir. Türkiye’nin son dönemde ittifak kurduğu Barzani, Suriye’de Türkiye’ye şüpheyle bakan Kürtlerin elinden tutuyor gibi gözüküyor. Dolayısıyla Türkiye’nin öncelikleri giderek Şam’dan Halep’e çekilebilir, yeni Suriye’yi kimin yöneteceğinden çok ne kadar ademi merkeziyetçi bir devlet kurulacağıyla ilgilenir hale gelebilir.
Kısacası Suriye’de Esad’dan kurtulma planlarının yerini Kürdistan konusu alabilir. Irak’taki gibi Suriye’de de Kürtlerin özerkliği kaçınılmaz bir sonuç olursa, Türkiye’nin burayla da gayet iyi ilişkiler kurması beklenir. Bu, kurulacak yeni Suriye yönetimiyle de beklenen dostluk ilişkisinin teminatı olur.
Eğer Suriye Kürtleri ile sorun yaşanırsa, bu Suriye’den çok Türkiye’nin hareket yeteneklerini sınırlayıcı sonuçlar yaratır. Komşularının neredeyse tümüyle Kürt konusu nedeniyle sorun yaşayan bir Türkiye’nin Irak, Suriye ve İran siyaseti bağımsız değişkenlere göre şekillenemez, üstelik içerideki Kürt sorununun da çözümsüzlüğe mahkum olmasına neden olur.
Sınırdaki fiili yangın, çürüyüp çöken bir evin dağılan parçalarının işareti. Bu evin arazisine birçok farklı site yapılacak, mümkünse Türkiye tüm sitelerde yapıcı rol oynayabilsin.