Geçtiğimiz hafta birkaç günlüğüne sınıra gittim. Kırıkhan’da konaklayacağımız otele vardığımda saat gece yarısını geçmişti. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte otelden çıktım. İlk durağım Hassa. Hassa, Afrin tarafında Bülbül ile Racu’nun tam ortasına denk düşüyor. Hassa’nın Hatay çıkışına haber televizyonları CANLI YAYIN üssü kurmuş. Bazı haber kanalları işi bir adım öteye taşımış. Seyyar stüdyo da kurmuşlar. Yılların duayen habercisi Can Okanar da günlerdir sahada. Haberi sınırdan sunuyor. O’na bir merhaba demeden Hassa’dan ayrılmak olmazdı. Can ağabeyin bir çayını içtim. Sonra Kilis’e doğru yola koyuldum.
Amik ovası sabahın mahmurluğunu yaşıyor. Henüz uyanmamış. Bu verimli toprakların üstüne sis çökmüş. Kilis’e doğru ilerlerken sis perdesi de aralanmaya başladı. Amik ovasına bahar gelmiş… Güneş yakmaya başlamış… Çiçekler renk renk açmış. Amik’i ikiye bölen Asi nehri sabahın güneşinde gümüş gibi parlıyor. Baharın çoşkusu tüm ihtişamıyla kendini gösteriyor.
Kilis tarafında sınırın sıfır noktasına kadar gittim. Mehmetçiğin sınırdan geçtiği ilk noktaları gezdim. Günlerce süren çatışmaların ardından terörden temizlenen Darmık dağı tam karşımda. Operasyonun ilk günleri teröristler bu dağdan Türkiye tarafına havan ve roket saldırısında bulunuyorlardı. Terörden temizlenen dağın karşısındaki sınır karakolunda tek hareketli şey dalgalanan bayrağımız artık.
Ama Afrin içlerinden yankılanan obüs ve tank atışlarının sesi kulaklarımı tırmalıyor. Afrin’in çeperlerindeki terör yuvaları ve tünelleri bir bir imha ediliyor. Bu tarihi operasyonu başından bu yana takip eden TRT Haber muhabiri Bülent Çulcuoğlu, artık gelen seslerin hangisinin obüs, hangisinin tank, hangisinin havan olduğunu tahmin edebiliyor. Biraz da Bülent’le konuşuyoruz. Sonra yeniden Hatay’a doğru yola çıkıyorum.
Islahiye üzerinden Hassa’ya oradan da Reyhanlı tarafına geçtim. Bu kez Suriye sınırının güney tarafındayım. Yolda aralıklarla Afrin’e asker taşıyan zırhlı personel taşıyıcı ve üzerinde tank olan TIR’larla karşılaşıyorum. Sınırın sıfır noktasındaki en son yerleşim yeri olan Bükülmez’e gittim. Kilis sınırından Bükülmez yaklaşık 2 saat sürüyor. Bükülmez’in bir tarafında Atme kampı diğer tarafında Cinderes. Burada çok trajik bir duruma tanıklık ettim. Esed ve PKK/PYD terör örgütünden kaçanların sığındığı Atme kampına bile iç savaş sirayet etmiş. Aralıklarla gelen silah sesleri kamptaki çatışmaya işaret ediyordu.
Bükülmez’de gazeteciler kamp kurmuş. Bazı televizyon kanalları Cinderes’i görüntüleyebilmek için köylülerin damını kullanıyor. Köylüler bu duruma alışmış görünüyor. Hatta memnuniyetliklerini de dile getiriyorlar. Bazı köylüler ise bunu fırsata çevirmiş. Damlarını televizyon ekiplerine kiralamaya başlamış. Bazıları ise sadece damlarını değil evlerini ve sofralarını da habercilere açmış. Bükülmez’de bizi evinde ağırlayan Mahmut hocaya (Mahmut Cüneydioğlu) teşekkür etmezsem bu yazı eksik kalır.
Tekrar Kırıkhan’daki otele vardığımda tatlı bir yorgunluk çöktü. Odamda kısa bir mola verdikten sonra Afrin operasyonunu izleyen gazeteci arkadaşlarla uzun bir sohbete oturdum. İzninizle o sohbetin notları da haftaya kalsın.