Bir haftaki önceki sözümü yerine getirmezsem Molla Kasım’ın hışmına uğramaktan kurtulamam. Hele ondan bir aferin almışken... Aferin aldım zira bir önceki yazıda ele aldığım iki başlığı Hazret de çok önemsiyormuş. Çözüm süreci ile Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında Ak Parti içindeki gelişmeler...
Diyarbakır’daki çalıştay çok konuşuldu. Ak Parti Ar-Ge Başkanlığı’nı hem ele aldığı konu ve seçtiği başlık hem de zamanlama itibariyle tebrik etmek gerekiyor. “Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci” yüz yüze olduğumuz problemin geldiği safhayı göstermesi bakımından anlamlı bir başlık. Kilit açıldı mı? Bu tartışılabilir, ama açılsın diye uğraştığımız ve önemli bir mesafe kat ettiğimiz ortada değil mi? Zamanlama ise ancak bu kadar iyi seçilebilirdi. Ekrem Erdem ve Zeynep Uslu tebriki hak ediyorlar...
Mehdi Eker, yukardan bakınca kalbe benzeyen Diyarbakır surlarının barış anlayışını temsil ettiğini vurguladı. “Ne zaman ki barışın şifreleri unutuldu ve ulus devletin tek kimlik inşa gayreti çıktı ortaya, tılsım bozuldu” dedi ve İsmet Özel’in “Kanla Kirlenmiş Evrak” şiirini okudu. Daha sonra konuşmacılardan biri İsmet Özel’in önce ateist sonra İslamcı geçmişini vurgulayarak nihayet ulusalcılıkta karar kıldığını sözlerinin arasına yerleştirmeden edemedi.
Şüphesiz Çalıştay’ın en çarpıcı konuşmasını Beşir Atalay yaptı. Çözüm stratejisinin bütününe bakmak gerektiğini söyledi. ‘Yapmaya çalıştığımız, Türkiye’nin kendi kendisiyle yüzleşmesini sağlamaktı’ derken meselenin püf noktasını gösteriyordu. Daha somut ve zamanlı, atılacak adımları belli bir yol haritasından söz etti. Annelerin feryadı ve yol kesmeler gündemindeydi Beşir Beyin. ‘Siyaset kurumunu daha çok öne çıkaracağız’ dedi. Sanki bayrak indiren anlayışı ve ona tepkide ölçüyü kaçıranları önceden uyarıyordu Beşir Atalay şu sözleriyle: ‘Devletten daha devletçi, örgütten daha örgütçü anlayış çözüm sürecini sağlıklı yürütemez.’
2008’de Beşir Atalay ile birlikte demokratik açılım sürecini başlatan 12 kişiden biri olan Ali Bayramoğlu her iki tarafta ortaya çıkan güvensizlik sorununa dikkat çekti. ‘Süreci dondurmak tehlikeli, Rojava diye yeni bir bebek var kucağımızda’ diye ilave etti.
Mithat Sancar, süreç iyi yönetilmezse çöküyor dedi ve dünyadaki örneklerin yüzde 40’ının bu akıbete uğradığını belirtti. Aslan Değirmenci medyanın şiddet dilini eleştirdi. Ana dilde eğitim üzerinde en çok durulan konulardandı. Hakikatleri araştırma komisyonu çözüm süreci ilerledikçe gündemde daha çok yer bulacak gibi. Kürt aydınlardan Halit Yalçın, ‘Ak Parti’nin birlik ve beraberliğini koruması lazım, aksi takdirde zora gireriz’ diye bir uyarı yaptı. İhsan Aslan da bu minval üzere ikazlarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı seçimi hem Türkiye hem Ak Parti için yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Türkiye ilk defa doğrudan halk oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı ile tanışacak. Fakat anayasal zemin ve hukukî alt yapı değişmediğinden sistemin işleyişinde önemli değişiklikler beklemek biraz zor gözüküyor.
Ak Parti ise kurulduğu 2001 yılından beri ilk defa Genel Başkan değişikliği yaşayacak. Tayyip Erdoğan gibi bir liderin yönetiminde başarıdan başarıya koşmuş Ak Parti şimdi gerçek bir sınavın eşiğinde. Ak Parti’nin kaçınması gereken en önemli nokta bir iç mücadele olsa gerek. Irak ve Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin istikrarını ve güçlü hükümetleri bir zaruret haline getirmiş vaziyette. Güçlü bir hükümetse Ak Parti içindeki istikrarla doğrudan ilişkili. Birkaç yazıdır üzerinde durduğumuz husus, güçlü ve istikrarlı Türkiye için Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın birlikte oluşturacakları sinerjiye duyulan ihtiyaca dairdi. Son bir haftanın gelişmeleri ve kulislerin kaynattığı görüşler bunu haklı çıkaracak yönde ilerliyor. Mehmet Ali Şahin’in bu birlikteliği arzulayan görüşlerinin başka isimlerce de dillendirilmesi sanırım uzak değil.
Başarılı geçen bir iktidar döneminin cumhurbaşkanlığı ile taçlandırılmasını Tayyip Erdoğan’ı seven herkes bekliyor. Abdullah Gül’ün Ak Parti’ye dönmekte isteksiz olduğuna dair dedikodular mı?. Bütünüyle dayanaksız... Ekim ayında Meclis açış konuşmasındaki ifadelerini hatırlayalım. Cumhurbaşkanı olarak son defa Meclise hitap ettiğini söylüyor ve “Hayatım boyunca, halka hizmeti Hakk’a hizmet bilerek, Yüce Milletimizin hizmetinden hiç ayrılmadım. Bundan sonra da bu anlayış ve şuurla Milletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğim.” diyordu. Bir ay kadar önce söylediği ‘Bu şartlar altında, siyaset planım yok’ ifadesi ise bütünüyle üzerinden yapılmaya çalışılan spekülasyonları önlemeye matuf idi.
Türkiye’nin ve Ak Parti’nin başarısı her şeyi normal mecrasında akıtmaktan geliyor. Zorlamaların ve akıl dışı arayışların iç çatışmalara yol açma tehlikesi her zaman vardır... Samimi insanların yanlışta ittifak etmeleri zaten mümkün değil...