Japon sinemasının Yeni Dalga hareketi Şohey İmamura’dan sonra Nagisa Oşima’yı da yitirdi. Gençliğinde öğrenci eylemlerine katılan Oşima, mesleğe her biri sinemanın en büyük yaratıcıları arasında sayılan Kenji Mizoguçi, Yasujiro Ozu ve Akira Kurosawa’nın hümanist mirasını reddetme cesaretini gösterip kendi yolunu açan kuşağın önde gelen ismiydi. Duygusal açıdan öfkeli, politik açıdan radikal, erotik açıdan cüretkar, kısa planlarla hızlı bir kurgu tercih ettiği filmler yapıp Japon toplumundaki tabuları kırmayı amaçladı. Sinema tarihine ise önceki ustalara karşı tavrı nedeniyle ikonoklast olarak geçti.
Üniversite siyasal tarih öğrenimi gören Oşima, tıpkı Fransız Yeni Dalga hareketini başlatan yönetmenler gibi önce film eleştirmenliği yaptı, bir sinema dergisinin editörlüğünü üstlendi. 1960’lı yıllarda yönettiği ilk filmlerinde itibaren Jean Luc Godard ve Alain Resnais etkisi hissedildi... Kendisi bu Yeni Dalga benzetmesinden hiç hoşlanmamasına rağmen! Filmlerin ve yönetmenlerin kendi nitelikleriyle serbestçe değerlendirilmesinden yanaydı.
Ne yazık ki “Ai no korida / Duygu İmparatorluğu”ndan önceki filmlerinden bugüne dek sadece “Koşikei / Asılmak”, “Şonen / Çocuk” ve “Gişiki / Tören”i izleme fırsatını bulabildiğim bir yönetmen Oşima... “Duygu İmparatorluğu”nun Japonya dahil birkaç ülkede ‘pornografik’ olduğu iddiasıyla sansürlenmesinin kopardığı fırtına yüzünden amacına ulaşabildi mi, istediği filmleri çekebildi mi bilinmez. Fakat adını saydığım üç filmin yanı sıra “Ai no borei / Tutku İmparatorluğu” (1978 Cannes Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü) ve “Furyo, senjo no Merry Christmas / İyi Noeller Bay Lawrence” ile kariyerinin doruğuna tırmandı. Cannes’da yarışan “Max Mon Amour”un umduğu başarıyı yakalayamaması üzerine, ilerleyen yaşının da etkisiyle sinemaya ara verdi. Japon televizyonlarında talk show sundu. Son filmi Samuraylar arasında geçen bir gay öyküsü olan “Gohatto / Tabu” ile gösterişli ve şık bir jübile yaptı.
***
Film eleştirmeni ustalarımızdan Ronald Bergan, The Guardian’da Oşima’nın anısına yazdığı yazıda onun bir tek film yüzünden şöhretliden çok kötü şöhretli olmasının talihsizliğinden yakındı. “Duygu İmparatorluğu”nu erotizm ve ölüm, politik ve cinsel arasındaki bağı ciddi biçimde ele alan, ana akım sanat sinemasında cinselliğin açık temsilinde devrim yaratan bir film olduğunu ileri sürdü. Oşima’nın birlikte olduğu işadamını öldürüp hadım eden geyşa karakteri gerçek bir öyküden esinlenilmişti ve aslında genel ahlaka aykırı olan film değil, herkesçe bilinip de gizli tutulan ilişkilerdi...
Oşima “Asılmak”ta hem Korelilere karşı ırkçılığa hem idam cezasına karşı çıktı. Bu filmin kara mizahı da sistemin ırkçılığı da adam öldürmeyi de meşrulaştırmasını hedef alıyordu. Irkçılık Oşima filmlerinde toplumsal eleştirinin temeli oldu. Savaş sonrası Japonyasında kanlarını ‘pür’ tutmak için dışarıdan kimseyle evlenmeyen bir klanın düğün ve cenaze ritüellerini aktaran “Tören”de ülkedeki yabancı düşmanlığını ve koyu muhafazakarlığı yeriyordu.
Nagisa Oşima, en ünlü filmi olan “Mutlu Noeller Bay Lawrence” 2. Dünya Savaşı’nda Java Adası’nda bir Japon kampında bulunan savaş esirleriyle kamp görevlileri arasındaki kültürel ve duygusal açılardan kompleks ilişkiye odaklanır. Ait oldukları sınıflar, savaştan önceki merakları, kişilikleri, travmaları, ilkeleri, kültürel çelişkileri ve karşı koyamadıkları itkileriyle filmi unutulmaz kılar bu karakterler.
1995 yılına İstanbul Film Festivali’ne toplu gösterisi için konuk olan ve dostane yaklaşımıyla iyi izlenimler bırakan Nagisa Oşima, sinema tarihinin ‘serbest radikal’i olarak hatırlanacak.