John Lasseter oyuncaklar ve otomobillerden sonra uçakları da kişileştirerek CGI Lafontaine’i olmayı sürdürüyor. Lasseter’ın dijital (ve üç boyutlu) fablları tilkinin kargayla, leylekle kıssalarını dinleyip hisse çıkarmaya tahammülü olmayan bir kuşağa hitap ediyor. Sinemaya yansıyan hayvanlar aleminde Walt Disney’in mirası olan Mickey Mouse (fare) ve Donald Duck (ördek) gibi evcil hayvanların yerini başta penguenler olmak üzere egzotik yaratıklar aldı malumunuz. Lasseter da bir Noel gecesi canlanan oyuncakları konu alan Fındıkkıran’ın yerineToyz’u koydu... En geniş sinema tüketicisi kitlenin, yani erkek çocuklarının pistine de Cars’ı sürdü. Şimdi de onları Planes ile uçuşa geçirdi. Ne kadar ‘tekno’ da olsalar her yaştan erkek çocukları araçlara bayılır!
Disney’in Uçaklar’ı elbette bol mizah içeren, çok sevimli karakterlere sahip bir eğlencelik. Oysa sinemada uçan araçlar üzerine hep son derece ilginç ve ürkütücü fanteziler üretilegelmiştir. Fantastik sinema, özellikle de bilimkurgu türünde uzay gemisi çeşitlemeleri saymakla bitmez. Hepsinde biraz korku ve gerilim ögesi bulunur. Uçak kazaları ise korku ve gerilim içinde bir alttür oluşturacak kadar çok kullanılır. Uçakların yanı sıra helikopterler de yakın geçmişteki savaş filmlerinin vazgeçilmezidir.
Uçan fincan altları
Bir zamanlar Marslıların işgalinden ciddi ciddi korkarken (!) füzelerle uzaya fırlamayı başardı insanlık. Ama hayalgücümüz çok daha ileri gitti! Hem zamanda hem içerikte: Uzak bir gelecekte uzayı keşfeden ekibin maceralarını anlatan Star Trek’teki Atılgan gibi uzay gemileri tasarladı. Gizli uzaylı ziyaretleri paranoyasını hep sürdürdük, ille de uçan daire gördüğümüzü iddia ettik! Uçan daire adı üstünde daire formunda kendi ekseni etrafında dönebilen uzay gemisi. Genellikle sevimsizdirler, İngilizce adını aldıkları fincan altlarına benzerler. Ama Spielberg’ün Üçüncü Türle Yakınlaşmalar’ındaki, Kurtuluş Günü ve Koza’da hep rengarenk ışıklar saçan, ortasındaki delikten aşağı merdiven sarkan ya da çok parlak bir ışınla aşağıdakileri yukarı çeken devasa uçan daireler vardır. Öyle bir ana gemi görünce eğer ‘Biz dostuz’ mesajı yollamıyorlarsa fena halde tırsmak lazımdır çünkü çok pis ışın saçarlar! Olmadı içlerinden sürüyle küçük saldırı gemisi çıkarırlar! Bu küçük saldırı araçları yani ‘pod’lar Yıldız Savaşları’nda örümcekleri andırır. İnsan yapısı olanlar ille de günümüz avcı uçaklarına benzetilir! Her durumda podlar hızlı ve çevik araçlardır. Ama Han Solo ve Chewbacca’nın Millenium Falcon’ının eline su dökemez. Bütün sinema tarihinin en popüler uçan aracıdır o!
KÜRELER VE HAYVANLAR
Küre’de filme adını veren uzay aracı çok yalın ve işlevsel. Dünyanın Durduğu Gün’de uzaylı Klaatu, bilye irisi diyebileceğimiz küre biçimli bir gemiyle yolculuk ediyordu. Oysa 1950 tarihli ilk filmde ise Klaatu’nun sıradan bir metalik uçan dairesi vardı.Yıldız Savaşları I’deki Ölüm Yıldızı da silahlarla donatılmış küre şeklinde bir gemiydi. Sade geometrik şekiller daha bir ürkütücü sanki... Örneğin Uzay Yolu: İlk Temas’taki Borg Küpleri... Yıldız Geçidi’ne bakılırsa Mısır piramitleri de aslen birer uzay gemisi! Genellikle saldırgan uzaylı türlerinin -mesela Klingonların- gemileri hayvan ya da böcek formludur. Kocaman yırtıcı kuşa, deniz canlısına benzer. 2009’daki Uzay Yolu’nda Mr. Spock’ın kullandığı denizanası uzay gemisi formundaydı.
Benim balonlarım vardı
Dünyanın güzelliğini yansıtan ve “Barışçı bir uçan araç yok mu?” diye isyan etmeyin, var elbette! Balon! Mongolfier Kardeşler’in icadı, keyifli maceralara olanak verdi. J. Verne’in Afrika’yı havadan aşma hayali, I. Allen 1962’de Five Weeks in a Balloon adıyla uyarladı. Başladığımız gibi animasyonla bitirelim! Pixar’ın Disney ile birleşmeden önceki harikası Up! filminin kahramanı, evini bin tane balonla uçurdu Güney Amerika’yı gezmek için! Galiba sinema tarihinin en inanılmaz uçan aracı da o oldu.
Helikopter yakın dönem savaşlarının simgesi
Gerçek uçaklar ya düşmek üzereyse ya kaçırıldıysa ya da lüks bir jet ise makbuldür! İlk ikisinde patlayan kapılarla bol heyecan yaratılır, ikincisiyse zengin ve güçlü erkeklerin etkilemek istedikleri kişilerin gözlerini boyamaya yarar! Savaş filmlerininse hakiki bir uçak yıldızı vardır: B17 bombardıman uçağı. II. Dünya Savaşı’nda kayıp vermeden Alman mevzilerini bombalayan ekibin uçağı Memphis Belle: Flying Castle üzerine aynı adı taşıyan iki film yapıldı! Ne yazık ki Hiroşima’ya atom bombası atan uçak da sinema tarihindeki yerini vicdansız, bilinçsiz bir filmle aldı: Enola Gay... Top Gun ve Air America gibi milliyetçi filmler de uçaklı saldırılar, kahraman pilotlar üzerine kuruludur. Helikopter, yakın dönem savaşlarını ve Vietnam’ı simgeler. Coppola’nın Kıyamet’indeki helikopter, savaşın yıkımını simgeler. Ormanları napalm bombalarıyla yakan, kan revan içindeki yaralıları taşıyan! ABD topraklarından uzak yerlere müdahale aracıdır aynı zamanda; Somali’de geçen Kara Şahin Düştü misali.
Miyazake’nin tutkusu
Canlandırma film endüstrisinin tekeli sayılabilecek Disney’in dinamosu John Lasseter için uçaklar belki sadece bir serinin parçası... Ama Japon canlandırma film endüstrisinin amiral gemisi Ghibli Stüdyosu’nun büyük ustası Hayao Miyazake, babası bir uçak fabrikasında çalıştığı için çocukluğundan beri onlara deli olurmuş! Biz onun kedibüs, yürüyen şato gibi olağanüstü melez-araçlarına alışığız ama 20. yüzyılın efsanevi icatlarından Zeplin’e de hep hayranlık duymuş. Laputa/ Gökteki Kale filminde cömertçe kullandığı hava araçlarında ondan esinlendi. Filmlerinde, cadı süpürgesi dahil, uçan araçların hep önemli bir yeri vardır!