Ankara Sinema Derneği 19. film festivalinde triatlon yapıyor: Gezici Festival Edremit’te yüzecek, Ankara’da bisiklete binecek, Sinop’ta koşacak! 19. Gezici Festival Tuncel Kurtiz’in anısına 27 Kasım’da Edremit’te açılış yapacak. 29 Kasım-5 Aralık günleri arasında Ankara’da, 6-9 Aralık günlerinde ise Sinop’ta sinemaseverlerle buluşacak. Kısa bir süre önce yitirdiğimiz, ne oyunculukta ne insanlıkta yeri asla doldurulacak olan Tuncel Kurtiz, ASD ve Gezici Festival’in değişmez siması, manevi hamisi, en yakın destekçisiydi. Onun yaşarken hep dile getirdiği dileği, yani Gezici Festival’in Edremit’te düzenlenmesi ancak bu yıl sembolik biçimde yerine getirilecek. 27 Kasım’da Gezici Festival Tuncel Kurtiz anısına Edremit Belediyesi’nin işbirliğiyle kentte çeşitli etkinlikler düzenleyecek. Tuncel Kurtiz’in sevenleri de bu etkinliklere katılarak Edremit’e festival coşkusu yaşatacak.
Gezici Festival her sene olduğu gibi bu yıl da dünya sinemasının seçkin yeni örneklerini izleyicilerine sunmanın yanı sıra özel bölümlere yer verecek. Yerkürenin öbür ucunda birçok yönden Türkiye ile akraba olan Şili’nin politik temelleri sağlam sinemasından genç kuşağın kendi tarzını yaratma çabasındaki yeni yapımları hemen dikkat çeken bir seçki oluşturuyor.
KÖKEN ERGUN İLE SÖYLEŞİ
Türkiye’nin önde gelen video sanatçılarından Köken Ergun’un çalışmaları da ilk kez Gezici Festival kapsamında toplu olarak izlenebilecek. Ergun’un AşurA’sı bu yıl Berlin Film Festivali Kısa Film Yarışması’nda DDA Ödülü kazandı. Bayrağım ise 2007 Rotterdam Film Festivali’nde En İyi Kısa Film seçilmişti. Ergun izleyicilerle 1 Aralık’ta bir söyleşi de gerçekleştirecek.
Gezici Festival’in en çok ilgi çeken bölümlerinden biri de sosyal içerikli temalara ayırdıkları... Bu yıl da ‘dünyadaki çıkmazları’ sorguluyor festival. Yazar Barış Bıçakçı, aile ve arkadaşlık ilişkilerini mercek altına aldığı ‘İki Film Arasındaki En Kısa Mesafe’ bölümüne Alan Parker’ın Birdy, Lasse Hallström’ün What’s Eating Gilbert Grape/Gilbert’ın Hayalleri’ni seçti.
Lenin’in 1902 yılında Stuttgart’ta yayınlanan Ne Yapmalı? başlıklı bir makalesinden esinlenen aynı adlı bölüm asırlardır beklenen ama bir türlü gerçekleşmeyen özgür dünya hayalini ve değişmek bilmeyen sisteme ne gibi alternatifler üretilebileceğini araştıran filmlere ayrıldı. Ayrıca bir de panel düzenlenecek. Filmler arasında sinemanın yaşayan en büyük ustalarından Jean Luc Godard’ın Deux ou trois choses que je sais d’elle/Ona Dair Bildiğim İki Üç Şey’i ve Patricio Guzman’ın Nostalgia de la Luz /Işığa Özlem belgeseli hemen dikkat çekiyor.
Yılın odak noktası ise Şili sineması. En önemli temsilcilerinden Pablo Larrain’in Tony Manero’su ile Sebastian Lelio’nun La Sagrada Familia/Kutsal Aile ve Gloria adlı filmleri kaçırılmamalı. Bu ülkedeki siyasi ve toplumsal dinamiklerin, halka çöken hüzne inat sinemada üretilen mizahın çarpıcı örnekleri... Genç yönetmen Sebastian Lelio da festivalin konukları arasında.
Unutulmayacak birçok filmi de izleyeceğiz, festival kapsamında... Paolo Sorrentino’nun ülkesinde çok tartışılan filmi La Grande Bellezza/Muhteşem Güzellik, Türkiye’de ilgiyle izleneceğini tahmin edebileceğimiz bir medya-lüküs hayat ilişkisini eleştiren, kelimenin tam anlamıyla flamboyant bir film. Mehdi Fleifal’in A World not Ours/Dünya Bizim Değil adlı belgeseli ise kazandığı ödüllerin karşılığını veren bir çalışma. Ebeveynlerinin büyüdüğü, yaz tatillerini geçirdiği Lübnan’daki bir Filistin kampı üzerinden bu halkın bitmeyen çilesini anlatıyor.