Bu dönemin başından itibaren Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde seçmeli olarak Sinema Sanatına Giriş dersi veriyorum. Üniversitenin Halıcıoğlu ve Kandilli’de bulunan yerleşkelerinde, değişik bölümlerden öğrencilerin katıldığı dersler, sinema tarihinin ilk günlerinden başlayarak, günümüze kadar olan süreçte geçirdiği merhaleleri görsel örneklemelerle ve münferiten seyrettiğimiz filmlerin sınıf içinde değerlendirilmesinden oluşuyor. Sinemanın terminolojisi ve başlangıç tarihinde ortaya çıkan belge ve kurmaca filmden meydana gelen iki anlatım farkının ortaya konmasıyla, sessiz sinema çağıyla yeni bir evrene girilerek ortaya çıkan akımlar, türler, ülke sinemaları, yönetmen sineması gibi kavramlaştırmalar sinema dersinin omurgasını oluşturmakta.
Sessiz sinema, bilindiği gibi sinema tarihinin sonraki evrelerinde beyazperdeye yansıyan hemen tüm türleri, kurgu biçimleri, trükleri, yaklaşımları, temaları içeriyor. Komedi, dram, polisiye, western, melodram, bilim-kurgu, fütüristik ve tarihi film gibi türler bütünüyle daha sessiz sinema döneminde resmedilmiş, animasyon ve deneysel sinema gibi anlatımlar da yine ilk kez bu dönemde vücuda getirilmiştir.
Paralel kurgu da dahil değişik kurgu biçimleri, kurgu yoluyla ta Mélies’ye giden trükler yine bu dönemde filmlere nüfuz etmiş, hayatın gerçek renklerine duyulan merak anlamında kimi filmlerin boyanmasına dek gidilmiştir. Bu döneme genel bir bakıldıktan sonra özelde Wiene’nin Dr. Caligari’nin Kabini çalışmasıyla Alman Dışavurumculuğu’na, Vertov’un Kameralı Adam’ıyla Sovyet Montaj Kuramı’na eğildik, değişik dil ve duygu özelliklerini gördük. Bazin’in, montaj kuramıyla klasik Amerikan sinemasının dilini tematik olarak karşılaştırması bir diğer değindiğimiz mevzu oldu. Avrupa Sineması sonra gelen başlığımızdı; Danimarka’nın öne çıktığı sessiz sinema döneminden sonra, Sinema-Gerçek, Faşizm dönemi, Yeni Gerçekçilik, Yeni Dalga, Doğu Avrupa sinemasına ana hatlarıyla değinildi. Amerikan ve Avrupa sinemaları ağırlıklı Batı sineması ve literatürü hakim paradigma olsa da, Asya ve Afrika sinemaları da dünya kültürünün diğer renkleri olarak o denli önemli olduğundan, bu sinemalara yer açmayı uygun gördük. Öte yandan, Türk sineması da başlıbaşına bir bölüm teşkil ettiğinden, ilk kuruluş yılları ve 1948’den itibaren dönem ve akım olarak nasıl bir manzara ortaya koyduğunu irdeledik. Sıra tek tek film seyrederek onları değerlendirmeye, tahlil etmeye, belli sahnelere giderek film okuması yapmaya vardı. Gelecek dönem niyetimiz, geleneksel sanatlarımızla animasyon sinemasının dünyasına girerek, varolan örneklerden hareketle bu sanatları sinema diliyle nasıl mezcedeceğimize dair bir atölye gerçekleştirmektir.
Sinema sanatı, sosyoloji, edebiyat, tarih, psikoloji gibi diğer sosyal bilim dallarıyla beraber işlendiğinde, çok zengin bir materyal sunma potansiyeline sahiptir ve diğer dallarda okuyan öğrencilerin estetik ve hayatın diğer veçheleri anlamında alacağı çok şey vardır. Sinemayı yer yer üniversite öncesi eğitimin de bir parçası yapmak, bütün sanatları içinde barındıran ve dil olarak yeniliğini koruyan bu sanatı, insan ruhunun hizmetine sunmak anlamına gelecektir.