Diyanet İşleri’nin düzenlediği ‘İslam Sanat ve Estetik’ temalı 6. Dini Yayınlar Kongresi’ İstanbul’da başladı.
Yazının başlığı, 28 Kasım-1 Aralık tarihlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Grand Cevahir Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan ‘İslam Sanat ve Estetik’ temalı Dini Yayınlar Kongresi’nde, ‘İslam ve Görsel Sanatlar’ başlıklı oturumda sunacağım konuşmaya ait. Üç günlük program, gündemin ve genel konjonktürün seviyesi oldukça aşağıya düşmüş mahiyetinin yanında bir vaha görünümü sunacak zannediyorum. Kongrede yer alan sekiz oturum ve dört özel oturum arasındaki bazı başlıklara şöyle bir göz atacak olursak, “Sanat ve Estetiğin Dini/İslami Temelleri” (Prof. Sadık Kılıç), “Tasavvufta Estetik Algısı” (Doç. Ekrem Demirli), “Etik ve Estetik değerler Bütünlüğü” (Dr. Ayşe Taşkent), “İslami Estetik Algıda Varlık, Bilgi ve Değer” (Prof. Turan Koç), “İslam Sanatında Özgünlük ve Evrensellik” (Prof. Ahmet Atan), “İslam Sanatı ve ‘Henüz Düşünülmemiş Olan’” (Doç. Zeynep Gemuhluoğlu), “Dindarlık-Sanat ve Estetik” (Prof. Hasan Bülent Kahraman), “Dini Mekanlarda Fonksiyonel Estetik Ögeler” (Yrd. Doç. Gülay Apa), “Dini Musıkinin Kuramsal Çerçevesi ve Meşruiyeti” (Doç. Ahmet Çakır), “Popüler Kültür Karşısında Dini Musıkinin Alanları ve İmkanları” (Doç. Yalçın Çetinkaya), “İslam Görsel Sanatına Kuramsal Bir Bakış” (Doç. Uğur Atan), Cumhuriyet Dönemi Tiyatro Eserlerinde İslam ve Toplum Algısı” (Ulvi Alacakaptan), “Berzahın Sözcüsü; Erol Akyavaş” (Cem Yavuz), “Klasik Sanatlarda kompozisyon ve Estetik” (Prof. İlhan Özkeçeci), “Gelenekli Sanatlarda Yeni Arayışlar” (Yrd. Doç. İnci A. Birol),”Geleneksel Sanatlarda Maneviyat Sembolleri” (Prof. Ahmet Çaycı), “Sanatta Perspektif Sorunu” (Ömer Lekesiz), “Medeniyetimiz ve Sanatçı Kimliği” (Hilmi Yavuz).
Ortaya koymaya çalışacağım dini imgeleri, aşkınlık, manevi boyut, metafizik, mistik ve adalet kavramları üzerinden açıklamaya gayret edeceğim. Sinemanın ve aslında bütün sanatların hassasiyet göstermesi gereken bu özellikler, ne yazık ki modern dönemde çok cılız bir biçimde teveccüh buluyor veya çoğunlukla kolayına kaçılarak hamasi çalışmalar icra ediliyor. Öte yandan, sinemanın içinde bulunduğu ortamda türlü malayanilik sahneye konuyor ve insan yaratılışına uygun temsil ve tasvirler yerine, duyguları gıdıklayan, giderek sömüren, toplum değerlerini gözetmeyen, büyük festivallerin de ödüllendirdiği filmler sinema salonlarını dolduruyor. Bir yanda ulvi sayılabilecek kavramlar ve ortamlar üzerinden toplum ve yaşadığımız dünya adına çok değerli ve sağaltıcı çalışmalar ortaya konabilecekken, öte yandan farklı kaygı ve yaklaşımlarla insanı bu eksenden uzaklaştırıcı, negatif duygularını kanırtıcı, nefsaniyetini ön plana çıkartıcı çalışmalar adeta pompalanıyor. Tam bir şizofrenik tavırla, yapıcı olanla zedeleyici veya tahrip edici olan arasında gelgit yaşıyoruz ve bir türlü insan olmaklığımıza yaraşır bir tarz üzere olamıyoruz. Yapıcı olanın sesinin daha gür çıkması, karşısındakiyle diyalog içinde, insani değerler üzerinden açımlayıcı bir müşterek üzerinde buluşması gerekiyor. Üst ve aşkın değerler ortadadır; seviyesi belli, düşük, banal değerler de artık birçok yapımda kendini göstermektedir. Aklı başında gibi görünen insanlarda dahi bu tür çalışmaları meşru görme eğilimine girme baş göstermişse, bir şeylerin durumu vahim demektir ve herkese düşen, kendini gözden geçirmektir.