Birinci haber: ÖSYM, 2 milyon 265 bin 902 adayın katıldığı YGS sınavında dağıtılan silgi ve kalemtraşları Almanya'dan ithal etti.
İkinci haber: Darbe girişimi sonrası Almanya'nın Türkiye’nin silah alımına yönelik talebini 11 kez reddettiği ortaya çıktı.
***
Yazının bundan sonraki kısmında yüzlerce, binlerce “Neden?” yazmayı düşünmedim değil.
Neden kardeşim, neden?
Neden sürekli ayakkabılarımızın bağcıklarını birbirine bağlıyoruz düşeceğimizi bile bile.
Neden hala farkında değiliz içinde olduğumuz bu küresel dönüşümün, bu yeni “dünya savaşı” formatının…
Mesele hangi ülkeyle aramız bozulduysa o ülkenin markalarının logolarını alt alta yazıp da mahsuscuktan bir-iki gün boykot etmek değil.
Neden gemideki delikleri kapatmak yerine sürekli küreklerle suyu denize geri atmaya çalışıyoruz.
Daha bir silgiyi bile kendimiz üretmiyorsak, üretene destek olmuyorsak ve hala şu lanet olasıca “Ağbi Almanlar bi başka yapıyo’ama” fikrinden çıkamıyorsak neden bir diğer tarafta kendi otomobilimizi, uçağımızı yapmaktan söz ediyoruz?
Bu mesele devlet meselesi de değil sadece ey Türk milleti, bunu sen yapacaksın.
Sen daha Türkiye’de üretilebilen şeyleri bile Türk malıdır diye destekleyip almıyorsun ki?
Ne diye yalandan boykota filan kalkışıyorsun o zaman?
Düne kadar ürettiğin ürünün kalıbını Çin’de yaptırıp bir de övünüyorsun “Elin Çinlisi yarı fiyatına yapıyor vallahi” diye.
Burada yapacaksın, başka çaren, başka çaremiz yok.
Çin’deki yarı fiyatına değil yüzde onuna da yapsa burada yapacaksın.
“Üretimi yurtdışına kaydırdık” diye övündüğün şeyin aslında utancın olduğunu bil. Çocuklarına belki daha çok para bırakacaksın, tamam da tamamen bağımlı, edilgen de bir ülke bırakacaksın biliyorsun değil mi?
Yapmayalım, etmeyelim. Hanımlar, beyler, gençler…
Silgisini yurtdışından alan, kalemtraş üretemeyen bir ülke “Uçak yapacağım, tank yapacağım, uzaya gideceğim” diyemez.
Uzaya gidecek, uçak yapacak, tank üretecek ülke de en küçük, en basit şeyleri sırf üç kuruş daha ucuza gelsin diye ithal edemez.
Tam tersine, uyanık olmalı, milli ekonomik seferberliği her birimiz kendinde başlatmalıyız.
- Çok gerekmeyen, gerçekten ihtiyacımız olmayan ürünü almayacağız. Yerli de olsa almamalıyız ama hele de ithal ürün ise bilinçli, aklı başında bir şekilde HAYIR diyeceğiz.
- Alacağımız ürünün Türkiye’de de üretilebilen, üretilen, Türk markası alternatifi varsa onu alacağız. Üç kuruş pahalı da olsa, az buçuk daha az kaliteli de olsa. Alacağız abi, başka çaremiz yok.
- Parası cebimizden çıkmıyor olsa da ülke kaynaklarını harcamayacağız, harcatmayacağız. Otelde kaldığımızda mesela, suyu öyle küvetler dolusu kullanmayacağız. Şirket arabası diye, benzini bizden gitmiyor diye hor kullanmayacağız. Bizden çıkmayan her bir hor kullanım, çocuklarımızdan çıkacak. Unutmayacağız.
Bütün dünyada millileşme akımı varken nedir bu bizdeki küreselcilik oyunu? Bütün milletler milliyetçileşirken nedir bu bizim Türkiye’yi beğenmemezliğimiz, “Ben dünya vatandaşıyım ağbi” diye Vayt Çaklıt Moka höpürdetmemiz?
Beyler, bayanlar, ya kendimize geleceğiz, ya kendimizi tümüyle kaybedeceğiz.
Uyanalım.