Kobani asıl ABD’yi şaşırttı... IŞİD’e yönelik ABD stratejisi, kağıt üzerinde gayet mükemmeldi, kulağa hoş geliyordu. Irak ile Suriye birbirinden ayrıydı. Irak’ta havadan ABD ve müttefik bombardımanı, karada da Irak ordusu ve Peşmerge olacaktı... Suriye’de ise yine havadan bombardıman ve sınırlı sayıdaki ılımlı, ehli muhalifin zamanla eğitilmesi planlanmıştı... Bu strateji Obama yönetimine çok az risk yüklüyordu. Üstelik -birşeyler yapıldığı, IŞİD ile mücadele edildiği- izlenimi verilecekti. Bu kapsamda sorun yalnızca ABD’nin sorunu değildi, diğer müttefikler de tehdit altında olduklarından, riskler ve zahmetler paylaşılacaktı... Mümkün olanın en iyisi- sayılan ve tekrar tekrar ABD kademelerinde analiz edilip ABD’ye Başkana en faydalı ve en işler sayıldığı için onay alan plan, Kobani’de çöktü.
İnsani dram, IŞİD’in cüretkar saldırıları, Peşmerge’nin durumu ve olayların Türkiye boyutu, kağıt üzerindeki planı delik deşik etti. ABD’den bu yüzden -Kobani stratejik öncelik değil, hedefimiz kasabaların düşmesi değil, IŞİD liderliği- gibi şaşırtıcı açıklamalar geldi. Diğer boyutta ABD-müttefik bombardımanı Esad rejimine yaramaya başladı. Şam’a bağlı birlikler arazi kazandılar.
Bütün bu işler Türkiye-NATO sınırları boyunca yaşanıyor. Olayların NATO üyesi Türkiye’ye tehdidi bu kadar açıkken, Türkiye’nin tek başına müdahaleye itilmek istenmesinin mantığı yok. NATO’nun mevcut genel sekreteri konuşadursun, eski genel sekreteri Stavridis, eninde sonunda ABD’nin de savaşa dahil olması gerektiğini söylüyor. ABD’nin Libya’da şans eseri yol bulduğu -Arka koltuktan arabayı idare etmek- formülü burada işlemiyor.
Stavridis’in ayaküstü planına göre Kuzey Irak’tan Peşmerge, Güneyden Irak ordusu, Kuzey Suriye’den de Türkiye ve NATO’nun, IŞİD’e üç cephe açması gerekiyor.
ABD’nin ilk planında Irak ve Suriye ayrı tutuluyor, Şam’daki rejimin geleceği konuşulmuyor, NATO bayrağı altında da olsa ABD askerinin çatışmaya girmesi sözkonusu edilmiyordu. Şimdi diğer bütün seçenekler geçersiz kaldıkça, neyin olmadığı anlaşıldıkça, planlar delindikçe, başta yok sayılan seçenekler gündeme gelecek. Yani sonunda Türkiye’nin dediğine gelecekler. Ama umarız çok geç olmaz, maddi ve manevi maliyet daha da yükselmez.
Dikkatler Kobani üzerindeyken IŞİD asıl Bağdat’ın kıyısında ve Bağdat’ı vurmak için hazırlık yapıyor. Bağdat’a hakim Anbar eyaletinde haftalardır IŞİD’in eylem hazırlıkları ve Bağdat’a sızma girişimleri var. Bağdat’ı tehdit edecek kadar güçlü, etkili ve cüretkar bir IŞİD’den söz ediyoruz. Anbar eyaleti, Suriye ile de sınır ve son haftalarda IŞİD’in bu eyalette ilerleyişi dikkatlerden uzak biçimde sürüyordu. Anbar’daki hakimiyeti, IŞİD’in Suriye’den Bağdat kıyısına dek engelsiz uzanması, anlamına geliyor. Yine son haftalarda Bağdat’a münferit gibi görünen bombalı araç patlamalarında IŞİD izleri vardı. ABD Genelkurmayı IŞİD’in Anbar’daki kazanımlarından rahatsız ve bombardımanla fazla sonuç alınamadığının farkında...
Anbar’daki Hadisa barajına yönelik IŞİD tehdidi önceki haftalarda biraz medyayı meşgul etti, sonra -Baraj kurtarıldı- haberiyle ilgi dağıldı. IŞİD’in baraj ve sulama kanallarını kullanıp etrafta sel yaratma girişimleri hâlâ var. Anbar eyaletinde kilit hedef Ramadi kenti. ABD ilgisi şimdilik Ramadi’nin elde tutulması yönünde. Ramadi düşerse Bağdat 130 km uzakta kalıyor, Kobani’den de Bağdat’a geliniyor.