7 Haziran seçim sonuçlarını bölgemizdeki gelişmelerden bağımsız değerlendiremeyeceğimiz muhakkak; Türkiye’nin başlattığı Çözüm Süreci’yle yaşıt PKK-ABD ittifakından da...
Geçen hafta HDP’nin aldığı oy oranının iç dinamiklerini konuştuk bolca.
Kürtlere hayatı dar eden devlet pratikleri bir bir ortadan kalkmış, Kürtçe’nin devlet okullarında okutulmasından Kürtçe kamu hizmetine kadar Kürt sorunun pek çok başlığı çözülme noktasına gelmişken Kürtler neden bu reformların mimarı olan Ak Parti’ye değil de PKK vesayeti altında siyasi parti rolü yapan HDP’ye oy verdi, sorununa AK Parti’nin yaptığı hatalar nispetinde cevap aradık.
Pek tabi olarak aday belirlemede yapılan hataları konuştuk. Cumhurbaşkanı’nın “Kürt sorunu yoktur” ifadesinin Kürtler nezdinde “Kürt yoktur”a eş değer görülmüş olabileceğinden dem vurduk ve AK Parti’nin tek başına hükümet kurmasına engel olabilecek sihirli değneğin HDP olduğundan hareketle Demirtaş’a verilen topyekun destekten bahsettik.
Ve tabii bir de Kobani etkisinden...
Evet, hepsi doğru ama Kobani etkisi derken aslında neyi kastettik, orası hala biraz muğlak.
***
Son 4-5 gündür Tel Abyad’da yaşananlar bize Kobani’nin aslında ne olduğunu daha iyi anlattı ve HDP’nin seçim başarısının sırrı hakkında karşımıza daha net bir fotoğraf koydu.
Kobani Kürt milliyetçiliğin pınarı oldu ve HDP o pınardan kana kana içerek aynı anda hem Marksist hem de dindar Kürtlerin oyunu alabildi.
Beyaz Türkler pastanın süslemesi için önemliydi; HDP’nin aldığı oy en başta artan Kürt milliyetçiliğiyle ilgilidir. Bunun bir sebebi Çözüm Sürecinin HDP ve PKK’yı aktörleştirmiş olması ise bir sebebi de Çözüm Sürecini başladığı andan itibaren bitirmeye çalışan ABD-PYD-PKK ittifakıyla devreye sokulan Suriye’nin kuzeyinde bir Kürk koridoru açma projesidir.
PKK-PYD kendini önce Suriye muhalefetinden ayrıştırarak sonra farklı hareket eden Kürtleri yok ederek ve en çok da IŞİD’in yardımıyla Suriye’nin kuzeyinde fiili bir özerk yapı oluşturmak istedi.
Esed, IŞİD ve ABD’nin katkılarıyla bu plan adım adım hayata geçirilmeye çalışıldı ve kısmen başarıldı.
Türkiye ise tabiri caizse aldatıldı!
HDP ülkenin batısında Türkiyelilik diskuru çekerken Doğu ve Güneydoğu’nun köylerinde Kobani’de ölen PYD’lilerin cephede söyledikleri türküleri propaganda cıngılı yaptı. Bu ‘damardan’ propaganda karşısında cami cemaatinin “HDP Marksist bir parti, bize uymaz” deme şansları giderek azaldı.
Kürtler için bir varlık yokluk mücadelesi mesabesinde kurdu HDP-PKK seçim stratejisini.
Bu sayede İmralı’ya da posta koyabildi Kandil. İş “arkamızda ABD olduktan sonra Öcalan teferruattır”a kadar dayandı.
***
Esed’in ve PYD’nin güçlendirilmesiyle memur kılınmış IŞİD ile girilen kısa süreli bir çatışmanın ardından bu sefer de Tel Abyad’da “şanlı PYD direnişi” nutukları başladı.
HDP’yi cilalayıp Cihangir-Nişantaşı muhitlerine pazarlayan Doğan Medya “IŞİD gitti Kürtler geldi” giye veriyor güney sınırımızda yaşanan insanlık dramını. Bir olay nasıl çarpıtılır ve algı operasyonu nasıl yürütülürün ders kitaplarına giresice örneklerini sergileyen ABD-PYD ittifakının Türkiye şubesi Doğan Medya-HDP ittifakı Akçakale sınır kapısına yığılan Arap ve Tükmenlere de IŞİD muamelesi çekiyor.
Sayısız birlikten oluşan ÖSO içinden ne idüğü belirsiz bir grubu yanına alıp ÖSO ile birlikte hareket ediyormuş havası yaratıp bu sayede, yaptığı şeyin Arap-Türkmen temizliği olduğunu gizlemeye çalışıyor.
7 Haziran seçim sonuçlarını daha iyi analiz edebilmek için PKK’nın sınır dışına çekilmesi şartının yerine getirmediği ana geri dönmemiz gerek. Hatta ABD’nin Suriye’de fikir değiştirdiği ana. 7 Haziran sonuçları çok önce çekilmeye başlanan bu filmin “kısa bir ara”dan önceki sahnesi.
Filmin sonu nasıl bitecek bilmiyorum ama Türkiye’yi filmde bundan sonra daha farklı bir rolde göreceğimizi tahmin etmek zor değil.