PKK/HDP canibi, Erdoğan/AK Parti düşmanlığını gerekçelendirmekte zorlandığı için yalan üstüne yalan savuruyor.
En çok kullandığı yalanlardan biri de işte bu:
“Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti silahlarımızın gücü sayesinde bu adımları atma mecburiyetinde kaldı.”
Geçenlerde A haber’de Banu El bu yalan üzerinden yapılan gerekçelendirmenin nasıl asılsız olduğunu bir örnek üzerinden gösterdi. Banu El’in gösterdiği örnek, bizzat kaleme aldığım “Kürt Raporu”na dair olduğu için bir çift söz söylemem zorunlu oldu.
1991’de R. Tayyip Erdoğan’ın danışmanıydım. Kendisine Kürt meselesiyle ilgili 22 sayfalık bir rapor hazırlamıştım. O raporda sorunun tarihsel süreç içinde bugüne nasıl taşındığını anlattıktan sonra sorunun çözümü için gerekli önerileri de sıralamıştım. Erdoğan’ın bütünüyle onayladığı ve arkasında durduğu o rapor, rahmetli Erbakan hocamız tarafından da büyük bir beğeniyle karşılanmıştı. Banu El’in dediği gibi Erdoğan iktidara geldikten sonra o rapordaki önerilerin tümünü hayata geçirdi.
Yani inandığı şeyi yaptı. PKK silahlarının dayatmasıyla değil, 1991’de onaylayıp savunduğu o rapordaki önerileri hayata geçirdi. Bu yüzden MHP’nin şiddetli saldırılarına maruz kaldı. Ama R. Tayyip Erdoğan gönülden inandığı şeyi çekinmeden yaptı. Silah zoruyla değil, zaten inandığı adımları attı. Erdoğan’ın PKK silahlarının dayatmasıyla mecbur kaldığı için adım attığı iddiası kocaman bir yalan. Bu yalanı böyle bir örnek üzerinden gündemleştirdiği için A haber’in başarılı moderatörü Banu El’e çok teşekkür ederim. Erdoğan, eski Türkiye’nin inkar, ret ve asimilasyon anlayışından neşet eden “Kürt meselesi”ni partisi kurduğunda kendi meselesi olarak ilan etmiş ve iktidara geldiğinde de çözeceğini vaat etmişti. İktidara geldikten sonra tedricen CHP devletinin yaslandığı o inkar, ret ve asimilasyon politikalarını tarihe uğurladı. Kürtçe’nin önündeki bütün yasakları kaldırdı. Devletin Kürtler üzerindeki baskısını kaldırdı. Çözüm süreci adına hiç kimsenin cesaret edemeyeceği devrimsel adımlar attı. Diyarbakır meydanında Mesut Barzani ile Şiwan Perver’i buluşturmak bile başlı başına bir büyük devrimdi. Şimdi HDP bu Kürt dostu ve Kürt kazanımlarının ve çözüm sürecinin asıl mimarı olan Erdoğan’ın partisi AK Parti’ye savaş açmış durumda. Bu savaşta HDP’nin arkasında ve yanında eski Türkiye artıkları bulunuyor. Pensilvanya bulunuyor. Nişantaşı-Cihangir hattındaki bilumum çözüm süreci karşıtları bulunuyor. Irkçı Doğan medyası bulunuyor. Ve HDP, Erdoğan/AK Parti düşmanlığını gerekçelendirmek için bu tür yalanları üretip sahaya sürüyor. Çok yazık...
Kürtler elbette bu düşmanlığın asıl sebebini çok iyi görüyorlar. HDP’nin iplerinin kimin elinde olduğunu da... HDP’nin çözüm sürecini sabote etmek isteyen o malum güç odaklarının yedeğine nasıl düşürüldüğünü de gayet iyi görüyorlar. Bu HDP Kürtlere kazandıran bir parti olmaktan çoktan çıktı. Hele bu seçimde yaptığı tercihle gerçekte Kürtlere ihanet içinde olduğunu da göstermiş oldu. Kim ki bu HDP Kürtlerin partisidir diyorsa yalan söylüyor. Kim ki bu HDP demokrasiden ve barıştan yanadır diyorsa yalan söylüyor. Çünkü bu HDP gerçekte Kürtlerin partisi olmuş olsaydı tarihteki en büyük Kürt dostu ve çözüm sürecinin mimarı olan Recep Tayyip Erdoğan’a ve partisine düşmanlık etmezdi. Çünkü bu HDP sahiden demokrat olsaydı Kürt halkını Kandil’in silahları üzerinden tehdit etmezdi. Kürtleri Kandil’in silahları üzerinden korkutup sindirme yoluna gitmezdi. Sahiden barıştan yana olsaydı silahların bırakılması çağrısına en büyük desteği verirdi. Ama bu HDP PKK’nin silahlarını kendi siyasi varlığı için bir sigorta olarak görüyor.
Diyeceğim o ki, Erdoğan inandığı şeyleri hayata geçirdi. Ne PKK’nın silahlarından korktuğu için ne de herhangi bir mecburiyet duyduğu için. Türk-Kürt kardeşliğine duyduğu o derin inançtan dolayı Kürt kardeşlerinin kimliğini inkar eden ve dilini yasaklayan o devlet anlayışını tarihe uğurladı. Şimdi Kürtler adına güya siyaset yaptığını söyleyen bu HDP kalkıp bu Kürt dostu lidere karşı Kürt ve çözüm süreci düşmanı çevrelerle işbirliği yapıyor. 7 Haziran’da sandık başına gidecek tüm Kürtler, Erdoğan’ın partisinin arkasında durmanın kendileri için ne kadar tarihi bir ehemmiyete sahip olduğunu unutmamalıdırlar diyorum.
O çakma uzun adama bir çift söz
Adını anmaya değer bulmuyorum. AK Parti’de hiç de hak etmediğin makamlara getirildin. Şimdi de seni o makamlara getiren yiğit adama düşmanlık besliyorsun. Düne kadar semtine uğramadığın HDP üzerinden kendi kişisel intikam duygularını alçakça tatmin etmeye çalışıyorsun. Çakma bile olamazsın. Sadece boyun uzun, o kadar.
Yaptığın iftiraların bedelini sana ödettireceğim elbet. Boyuna bakan seni adam sanır, ama değilmişsin. Kendine yakışanı yaptın. Senin seviyene inerek seni onurlandırmayacağım. Ama mahkemede hesaplaşırız seninle. Merak etme, anladığın dilden seninle konuşmasını bilirim. Yüreğin yetiyorsa çık karşıma. Mertçe tartışalım.
Alçaklığa ve namertliğe gerek yok.