Dördüncüsü gerçekleştirilen Siirt Kitap Fuarı için Siirt'teyiz. Diyarbakır'a, Van'a, Urfa'ya sıkça yolum düşse de Siirt'e bundan bir de 16 yıl önce gelmiştim. Askerlik görevini yapan eşimin yemin töreni içindi o da. İki kısa günde Siirt'i baştan sona bir kaç kez dolaşma imkanı bulmuştum. Doğrusu bu gelişimde şehri tanıyamadım desem yeridir. Şehir iki katına çıkmış neredeyse. Çarşısı pazarı şenlenmiş, nüfusu artmış.
Medreseleriyle meşhur Tillo ve doğanın azamet ve ihtişamına timsal Botan Vadisi'yle Siirt, turizm için cazibe merkezi olma yolunda.
Bugün hala medrese geleneğinin yaşatıldığı bir merkez olmasının yanı sıra Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin, hocası İsmail Fakirullah Hazretleri için yaptırdığı türbe ve ekinoks tarihlerinde gerçekleşen ışık hadisesi Tillo'yu önemli bir ziyaret yeri haline getirmiş durumda.
Marifetname'nin yazarı İbrahim Hakkı Hazretleri, hocası Fakirullah'ın vefatı üzerine türbenin doğusunda bir tepeye ortasında küçücük penceresi olan bir duvar inşa ediyor ve ekinoks tarihlerinde, günün ilk ışığını süzerek daha Tillo karanlık altındayken o ışığı mezarının başucunu düşürmeyi başarıyor. Bu eser, 1700'lü yıllarda Tillo'nun nasıl büyük ve önemli bir üniversite ve ilim merkezi olduğunu da gösteriyor.
Siirt son 10 yılda ciddi ilerleme kaydetmiş. Bölgenin insan kaynağını tüketen, ekonomisini baltalayan, barış ve huzurunu bozan PKK'nın olmadığı bir vasatta bu gelişme kim bilir ne kadar daha hızlı ve sağlıklı olurdu?
Dördüncüsü gerçekleştirilen kitap fuarının yarattığı fark bile bunu anlamak için yeterli aslında. 7-8 Ekim'de PKK-HDP Siirt'te kütüphane, okul ve hastaneleri ateşe vermişti. Bugün ise gelenekselleşmiş bir kitap fuarı var Siirt'in.
***
Çözüm sürecini "PKK'yı toplumsallaştırmak" için kullanan HDP'nin yaptığı kötülüğün izlerini kolayca silmek mümkün değil elbette ancak çözüm süreci ve akabinde başlayan terör olayları dönemiyle kıyasladığımızda Batman, Siirt ve Diyarbakır'ı kapsayan şu kısa seyahatin özet cümlesi olarak şunu söyleyebilirim; vatandaş rahatlamış.
Türkiye'nin terör belasından kurtulduğu ve işine gücüne odaklandığı bir süreçte Kürtlerin sorun algılarının da değişeceği ve ekonomik ve kültürel olarak çok daha rahat bir ortamın oluşacağı muhakkak. Nitekim PKK ile etkin mücadelenin halkı nasıl rahatlattığı her alanda görmem mümkün.
16 Nisan'da gerçekleşecek referandumda büyük sürprizin Doğu ve Güneydoğu'dan geleceğini tahmin edebiliriz.
Yürütmenin başına geçmek için 50+1 oyu isteyen kişinin Türkiye'yi tüm farklılıklarıyla kapsayacak bir siyasi vizyona sahip olması gerekiyor. Türkiye'nin her metrekaresini eşit tutan, her ferdini aynı değerde bulan bir siyasi akılla yönetilmek istiyorsak 16 Nisan fırsatını kaçırmamalıyız.
Kürtlerin hayır demesi için hiçbir sebep yok.
PKK hayır diyorsa Kürtler evet diyecektir!
Liderlik ve Türkiye
Türkiye'nin son 15 yılına güçlü bir lider damgasını vurdu. 16 Nisan'daki referandum işte bu liderliği kurumsallaştırmak ve geçmişte olduğu gibi tek parti iktidarlarındaki kazanımların koalisyonlar ya da darbe dönemleriyle heba olmasının önüne geçmek için de bir fırsat.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı boyunca en yakınında görev yapan, Ak Parti'yi tarif eden "Muhafazakar Demokrasi" kavramını geliştiren Doç. Dr. Yalçın Akdoğan, Erdoğan ve AK Parti kitaplarına bir yenisini ekledi. Kitabın adı "Siyasi Liderlik ve Erdoğan". Kitap, Erdoğan'ın karizmatik bir lider olarak hususiyetleri yanında Türkiye için zorunluluk olan kurumsal liderliğin önemini anlamak adına da çok önemli bir muhtevaya sahip.