Hakkında en çok şiir yazılan mevsimdir sonbahar. Doğa, gözlerimizin önünde yaşlanır bu mevsimde. Yapraklar sararıp solar, kuruyup dökülür birer birer. Yeşilin, önce kızılın her tonuna ve sonra sarıya dönüşünü, en nihayetinde kuru dalların belirişini seyrederiz günden güne. Kendimizi yaprakların yerine koyarız hazan mevsiminde. Gözlerimizin önünde ömrünü tamamlayan, dallarından usulca ayrılan yapraklar, sonların habercisi gibidir. Hüzündür o yüzden, sonbaharda iliklerimize kadar hissettiğimiz... Güneş daha az gülümser sonbaharda, enerjisini ancak gökyüzünü saran bulutlardan imkan bulduğu zamanlarda gönderebilir. Yine de güneşli güz günleri, içimizi ısıtabilecek kadar sıcak, bize yazı hatırlatacak kadar tanıdıktır. Tabiatın bile bir molaya ihtiyaç duyduğunun delilidir bir yandan da... Yeni başlangıçların ufukta olduğunu, her yeni günün yeni olaylara gebe olduğunun sinyallerini verir sonbahar... Umuttur aynı zamanda. İçinde öyle çok duygu barındırır ki o yüzden 90 günün her günü farklı hisseder insan. İlhamdır işte bu yüzden şairler için hazan.
KİLO DEPRESYONA NEDEN OLUR MU?
İçinde hem yazdan kırıntılar hem kıştan ipuçları barındıran sonbahar insana türlü psikolojik duyguyu yaşatır. Güneş enerjisi, yakın geçmişte alıştığımızdan daha düşük olduğundan enerji kaybı yaşarız. Enerji ihtiyacımızı karşılayan bol güneşli günler mazide kalınca bu ihtiyacı gıdayla gidermeyi deneriz. Uykuya daha çok ihtiyaç duyarız. Ekstra hareketlerimizi durdurur, daha az aktiviteyi tercih ederiz. Böylelikle kilo almaya başladığımız dönem işte yine bu sonbahar dönemidir. Kilo aldıkça moralimiz bozulur, moralimiz bozuldukça yeriz. Bizi bu sarmal döngüden kurtarması için her pazartesi başlayacağımız ama bir türlü başlayamadığımız diyetlerden medet umarız ama sonbaharın düşürdüğü enerjimiz bize yine yetmeyince, çareyi yine yemekte buluruz.
O yüzden bu aralar düzenli uyku, düzenli beslenme, bol sıvı ve vitamin tüketimi dostunuz, alkol, sigara ve stresli çalışma ortamı düşmanınız. Sonbahar zaten sizi yeterince depresif yapıyorken sizi depresyona sokabilecek her şeyi ortadan kaldırın. Aksi halde soğuğa adaptasyon süreciniz biraz sancılı geçebilir haberiniz olsun!
HAVA KALİTESİNDEN BİHABER
Geçtiğimiz hafta İstanbul, çok önemli bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. Dördüncü Uluslararası Hava Kalitesi Yönetimi Sempozyumu, çok sevdiğim hocam Prof. Dr. Selahattin İncecik başkanlığında, İTÜ’de, 4 kıtadan 37 ülkeden 150’yi aşkın saygın iklim bilimci ve bilim insanının katılımıyla gerçekleşti. Hava kirliliği ve iklim değişimi artık tek başlık altında inceleniyor. İklim koalisyonu bu konuda yeni bilimsel çalışmalar yapıyor. Akdeniz’de hava kirliliği ciddi boyutlara yaklaşması, İstanbul’daki hava kirliliğinin son durumu, hava kalitesinin yükseltilmesiyle ilgili yeni stratejiler gibi pek çok önemli konu, bu sempozyumda eninde boyuna tartışıldı. Kaç kişinin haberi oldu, ya da haberi olan kaç kişi umursadı, ya da haberiniz olsaydı ne değişirdi gibi soruları cevaplamak benim için çok zor. Fakat şunu söyleyebilirim, insan hayatı için olmazsa olmazların ilk sırasında, yemek ve sudan daha önce hava geliyor. Temiz hava solumanın bizim için ne kadar hayati olduğunu öğrenmek ve havanın kirletilmesine göz yummamak çok önemli. O yüzden bu konuda ehil olmayan kişilerden duyduklarınıza pek itibar etmeyin, ne demişler “ilmiyle amel etmeyen hoca bülbül gibi ötse de kargayla bir tut”. Zira ortalıkta çok karga var, o yüzden siz siz olun doğru bilgiye doğru kaynaktan ulaşın. Sizin için yapılan seminerleri önemseyin, hatta bizzat katılın ve en doğrusunu öğrenin.
Aman üşümeyin!
Kuzeyli rüzgar, bugünlerde hava sıcaklığını termometrelerin gösterdiği değerin 4-5 derece daha altında hissettiriyor. Hava durumu tahminlerini izlerken, rüzgarın soğutu-cu etkisini hesaba katmayı unutmayın.