Beşiktaş şampiyonluğa emin adımlarla gidiyor gibi görünse de; nihai başarıyı garanti edecek nesi var? Tökezlemesi, bir çelmeye bakar... Bizim takımlarda çöküş başladı mı; ne hikmetse, düşüşün ardı arkası kesilmiyor.
G.Saray, sonu felakete varacak bu çelmeyi atmaya en uygun adaylardan biri... Arada, puan farkı kadar güç farkı yok. Elbette Beşiktaş’ın önemli/etkili/ stratejik silahları var ve bu yüzden daha avantajlı ama; karşısındaki de, en umulmadık zamanda en mucizevi işleri başaran potansiyel bir güç...
***
İsrail’deki 3-1’lik sonucu garanti belgesi sanıp, maçı boşverdiği anlarda rövanşta yaşadığı sıkıntıları düşünürsek; Beşiktaş’taki oyun disiplininden kopma riskini, bu derbide de hesaba katmalıyız. Mevcut 7 puan fark; güven duygusu yerine rahatlama psikolojisi getirirse, her türlü belaya kucak açacak demektir. Beşiktaş bazen kuralına/kitabına/usulüne göre değil; kafasına göre oynuyor. Hocasının direktifl erinden ve oyun planından koptuğu anlar yaşıyor. Sonra toparlıyor ama, risk her zaman kapısının dibinde nöbet tutuyor.
Aslında hocası da, bazen tuhaf işler yapmıyor değil... Kadro kurulumunda alternatif üretmek isterken, maceraya giriyor. Cenk Tosun’un süper gittiği dönemde, bir bakıyorsunuz çocuk tırpanı yemiş... Aboubakar’ı kazanmak adına, kazanılmış Cenk Tosun’u riske etmek; adil/doğru/akılcı değildir.
Şenol Güneş hoca, “Rotasyon da neymiş?” diye bir söz etmişti. Futbolcuyu gönül alma düşüncesiyle kadroya alırsan, elbette rotasyon bilincini kabul etmede zorlanırsın... G.Saray karşısında tek forvet oynayacaksan, Cenk Tosun’a bölgesinin tapusunu ver hocam.
Bizim takımlar, çekindikleri rakip karşısında, kontrollü oyunu seçiyorlar ama; soğukkanlı futboldan, soğuk futbola dönüş yapıyorlar. İpin ucu kaçıyor.
Beşiktaş, kendine güvenli bir şekilde; rakibinin hatasını bekleyerek değil, rakibini hataya zorlayarak, istekli/baskılı/ tempolu oynamalıdır