TFF, UEFA’dan kökenini aldığı kuralla, tribünde densizlik eden bir seyircinin yaptıklarının cezasını, yandaşı varsaydığı kulübe veriyor! Ve kuralı uygulayarak işini yapmış olmanın mutluluğu ile dönüp başka işlere bakıyor.
Ama ben bu noktada işini bitmiş saymaması gerektiğini, bir sorumluluğunun başladığını görmesini istiyorum: Bu kuralla verilen cezanın, densizliği eden saygısız yerine kulübe çektirilmesi hiçbir şeyi düzeltmiyor! Şiddete prim veriyor!
Son iki çarpıcı örneğe bakalım:
BJK-GS derbisinde bitime iki dakika kala özel olarak programlanmış izlenimi verdikleri Devletin bakanlarınca da ifade edilen kişiler sahaya daldılar. Ki onlar stada da turnikeleri kırarak, üzerlerinden atlayarak, yani kim olduklarını gizleyerek girmişlerdi. Zira maçın tüm biletleri satılmıştı. Bir rekor kırılmıştı. Elinde bileti olan stada böyle mi girerdi?
Sahaya dalanların kimileri yakalandı, salıverildi. Kimileri tutuksuz yargılanıyor.
Kasımpaşa-BJK maçında da bir densiz sahaya daldı. O sersem, Kasımpaşa kulübünün bir maç seyircisiz oynamasına; iki Beşiktaşlı futbolcunun oyun dışı kalmasına neden oldu. Ve bu iki kulüp ile oyuncular çoktan cezalarını çektiler. Maddi manevi.
Beşiktaş-Galatasaray maçındaki durum Disiplin Kurulunca iyi okunamadı. Ve Beşiktaş 4 maç seyircisiz oynama, 70 bin lira para, hükmen yenik sayılma cezaları aldı. Teknik Yönetmeni 3 maç tribünden izledi maçları. Bir gaz döküp yakmadıkları kaldı Beşiktaş’ı.
Hemen belirteyim ki burada ‘e kural böyle” diyenler olmaktadır ve haklıdırlar.
Ben de diyorum ki kural böyle olmamalı! Suçu işleyenler karınlarını kaşıyarak gidip yeni bir maçı izlerlerken, cezayı günahsız kulüp çekmemeli. Bu kolaycılıktan kaçılmalı.
Ceza suçu işleyene yüklenmeli.
Kulüpler olmaz ise ne TFF olur, ne UEFA...
Ve şunu unutmamalıyız. Yüzlerce kişinin sahaya dalmasını bir kulüp nasıl önler? Tribünde belki ilk kez maça gelmiş ya da gönderilmiş bir sersemi nasıl bulur, engeller? Seyirciyi ya da ‘taraftarı’ bir kulüp nasıl kimlik altına alıp, kontrolünde tutabilir? Onları, o ‘tanımadığı insanları’ nasıl eğitir, hizaya sokar? Ulema bunu düşünmeli. Toplumu kontrolün, değişimin tüm sorumluluğunu kulüplere yüklememeli...
Kesin çözüm, eğitimdedir. Ama elbette zaman alır. Hemen etki gösterecek kestirme çözüm yolu, ilgili yasayı elden geçirip, iyi uygulamaktır.
TBMM’deki milletvekilleri bir kerede bunlar için kapışmalılar!