Toplum, alarm veriyor. Can alıcı soru şudur: Şiddet toplumda neden yaygınlık kazanıyor? Şiddet, her toplumda görülür. Ancak belli dönemlerde yoğunlaşması ve bir toplumsal olguya dönüşmesi tehlikeli. Son zamanlarda bununla karşılaşıyoruz.
Şiddetin sosyolojisi, çok farklı boyutlara sahip. Bugün sadece kurumsal ihmalkarlık üzerinde durmak istiyorum. Yaşanan üç somut örnekten hareketle bunu göstereceğim. Toplumdaki güvenlik, adli tıp, akıl hastanesi, emniyet ve hapishane gibi çeşitli kurumların fonksiyonlarını yeterince yerine getirememesi ve ihmalkârlıkları nedeniyle yaşanan üç vak'a üzerinde durmak istiyorum
Birincisi, 2019 yılında Ordu'da yaşandı. Üniversite üçüncü sınıfta okuyan genç bir kız hunharca katledildi. Ö. A adlı katilin biyografisini incelediğimizde psikiyatrik durumu ve bir dizi kurumsal ihmalkârlıkları ortaya çıkıyor.
Katil, 2005 yılında kasten adam öldürmekten 14 yıl ağır ceza alıyor. Buradan firar ediyor. Tekrar yakalanıp kapalı cezaevine kapatılıyor. İyi halden buradan açık cezaevine alınıyor. Burada ikinci defa firar ediyor. Tekrar yakalanıyor. 2005 yılında iki defa da askerlikten kaçıyor. Askeri psikiyatri birimine sevk ediliyor. Askerliğe elverişli değildir denerek terhis ediliyor. Birkaç ay sonra birisini bıçaklıyor. Devlet hastanesinde muayene ediliyor. "Cezai ehliyetini etkileyecek düzeyde psikiyatrik hastalık tespit edilmediği" teşhisi konuyor. Adli Tıp Kurumu, "anti-kişilik bozukluğunun tek başına cezai sorumluluğu etkilemeyeceği" kaydı geçer. Katil, bir süre metruk yerlerde yatıp kalkar, sonra genç kızı takip ederek onu katleder.
İkinci vak'a, geçen hafta oldu. Genç bir kadın polisimiz karakolda katledildi. Katilin kısa biyografisi yine ilginç. Katil, Yunus Emre Geçti. 26 suç kaydı bulunuyor. Bunlar arasında 'uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti', 8 kez 'uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma', 2 kez 'kasten yaralama', 'cinsel taciz', 2 kez 'çocuğa cinsel istismar', 'motosiklet hırsızlığı', 'ateşli silahlar ve bıçaklar kanununa muhalefet' ve 2 kez 'mala zarar verme' suçlarının yer aldığı tespit edildi. Öte yandan şüpheli şahsın komşusunu tehdit edip, arkadaşını bıçakladığı, annesi Pınar Geçti'yi darp ettiği, amcası A.G.'yi yaraladığı tespit edilmiş.
Karakola getirilen Y.G. de hırsızlık, cinsel taciz, uyuşturucu kullanma ve ticareti gibi kayıtları emniyette yer alıyor. Emniyetin de bunu yakalayıp bu dosyasına göre gerekli önlemler alması gerekiyor. Ancak en trajik olan da bu suçlunun yine emniyet biriminde ve bir emniyet mensubunu katletmesi.
Üçüncü vaka dört gün önce Fatih'te gerçekleşti. Semih Çelik, henüz 19 yaşında. Akıl hastası bir genç. Aynı günde iki genç kızı vahşi bir şekilde katlediyor. Birisini parçalara ayırıyor. Arkasından da kendisini surlardan aşağı atarak intihar ediyor. Katil, akıl hastalığı nedeniyle bu yıl içerisinde 5 kez hastanede tedavi görüyor, hakkında 2 kez kayıp ihbarı veriliyor, 1 kez intihara teşebbüs ediyor.
Bu üç cinayet vakasında, dört genç kadın katledilmiş. Hepsinin katillerinin ortak olan önemli yönlerinden birisi, kurumların ihmalkârlığı. Özellikle birincisinde Adli Tıp, askeri psikiyatri kliniği, cezaevi, devlet hastanesi gibi bir çok kurum içinde ihmalkarlıklar görülüyor. Diğer ikisinde yine emniyet, akıl hastanesi, doktorlar gibi kurumlar ile karşılaşıyoruz. Burada kurumlarımız ve orada görev yapan uzmanlara, doktorlara, güvenlik görevlilerine çok önemli sorumluluklar düşüyor. Acaba aşırı çalışma, yorgunluk, süregelen olumsuz ve vurdum duyma alışkanlıklar mı buna yol açıyor? Bilmiyoruz. Yapmamız gereken bunu bir an önce düşünmek ve kurumlarda yeni düzenlemelere gitmektir. Doktor, polis, uzman, denetmen, idareci olarak hepimiz daha fazla dikkatli olmalıyız.
Elbette aile, çeteleşme ve madde bağımlılığı da şiddet üreten önemli sosyolojik zeminler. Onları da başka yazılarda ele alacağız.