Bir zamanlar “Ezeli rekabet, ebedi dostluk”derbilerin sloganıydı. Sonra peş peşe sporda şiddeti önleme kanunları çıkardık. Sandık ki sporda şiddet bıçak gibi kesilecek. Sonra anladık ki; kanunlar uygulanmıyor, yeniden düzenledik ve yürürlüğe soktuk kanunları. Şimdi olay çıkaran yandı dedik. Hapis cezaları, ağır para cezalarından dem vurduk. Sandık ki yasa çıkınca her şey süt liman olacak. Yasal düzenlemelerle bu iş çözülecek ve şiddet önlenecek. Ancak kimse spor müsabakalarında olay çıkaran taraftar profilini araştırıp bir eğitim çalışması içine girmedi. Kulüpler kendi sorumluluklarını yasalara, polise ve yerel yönetimlere yüklediler. Kulüp yöneticileri taraftar çekmek için her türlü transfer ve etkinlikte ön plana fırlarken, taraftarların güvenliği için topu yetkililere atıveriyorlar. Taraftar kimliği altında bazı patolojik vakalar, suça eğilimli kişilikler kendilerini şiddetle ifade etme yolunu seçerek hem kendilerine, hem takımlarına verdikleri zararı artırdılar.
F.Bahçe-G.Saray derbisi öncesi -”Alkışlamayı düşünmüyorum” -”Alkışlamasan da tebrik et” -”Ben senden daha büyüğüm” -”Seni ciddiye almıyoruz... gibi birbirini rencide eden demeçler... Maça çıkarken birbirleriyle alay eden futbolcular, saha içinde birbirinin gırtlağını sıkan kaptanlar, birbirine orasını burasını gösteren futbolcular, tribünlere ayıp el kol hareketi yapan teknik adamlar, rakip taraftarları tahrik etmek için yenilmiş takımın orta sahada provakatif sevinç gösterileri yapması vs... Maç içinde bir pozisyon sonrası rakibine sinirlenen kaleci Volkan’ın “Ne yapıyorsun”diyen Drogba’ya verdiği “Sen karışma, burası Türkiye”cevabı gerçeğin ta kendisi. Toplum olarak bir gerginlik içindeyiz. Kadına şiddet, çocuğu şiddet, aile içi şiddet, sokakta şiddet... Sanki genlerimize işlemiş. Eğitim, ekonomik durum ve sosyo-kültürel bir sorunu biz tam olarak uygulanmayan yasalarla çözmeye çalışıyoruz. Yasalar tam olarak uygulanmayınca şiddeti daha da körükler. Bu durum genelde kendini, erkekliğini, ezikliğini ispat etmek isteyen, karışıklık çıkarmaktan haz duyan kimseler, başarısızlıklarda bir sorumlu arama peşine düşer ve önlerine gelen her şeyi yakar yıkar ya da bunu ister. Bu bazen tersine de işler başarıda da karşı tarafı tamamen yok etmek ister. Ünlü yazar ve siyasetçi Gore Vidal’in dediği gibi “ Bazı insanlara kazanmak yetmez. Onlar diğerlerinin kaybettiğini de görmek isterler”
Her işin başı eğitim deriz, tribünde ise insanlar arasındaki sınıf farkı ortadan kalkar, herkes eşit olur. Bu yüzden en kısa sürede taraftar dernekleri ve yöneticiler ciddi çalışmalar yapmalı. Yani kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz. İşin her aktörü elini taşın altına koymalı. 19 yaşındaki Buraklar ölmesin... Yoksa olmaz olsun böyle futbol.