Ben adamın ne mal olduğunu yürüyüşünden anlarım’ sözünü bilenler bilir. Bunu bir adım ileriye götürüp de ‘sırtı bana dönük yürüyen 100 metre ötedeki adamın ne mal olduğunu anlarım’ diyenler de vardır. Pozitivist gözle baktığımızda bu söz abartı gibi gelebilir. Oh, hayır tamamen abartı demek mümkün değil. Bu bir iletişim işidir. Tamam bilimsel bir konu ‘iletişim’, ancak aynı zamanda da sanattır, yetenektir, sezgidir. Bu üçünü bünyesinden barındırabilen ancak gerçek ve başarılı iletişimci olabilir. İşte bugünlere de, böyle bir iletişimci gözüyle bakmalıyız. Zira bunun farklı bir versiyonunu birebir yaşıyoruz. Sezgilerin ulaştığı bir boyuta gelmek istiyorum.
Yanılsamalar
‘Kiminle el ele, kol kola iseniz, o kişinin elindesinizdir.’ Ne var bunda diyebilirsiniz. Şimdi size elinizde(n) tutan kişilerin bu eylemi gerçekleştirirken ajandasına bir bakın. Kullanma amaçlı bir tutuşsa bu, o zaman kalın yazılmış sözün anlamı ortaya çıkıyor. O el bir daha zor bırakılır. Ta ki, maksat hasıl olana kadar. Bu Batı’nın ‘kullan-at’ modelinden başka bir şey değildir. Kullanılmaya müsait olan alınır, tepe tepe kullanılır ve sonrasında işi bitince çöpe atılır ve dolaşımdan çıkarılır. Batı’nın çöplüğü böyle arızalı modellerle doludur. Sadece ‘Kullanma’ süresince bunlar kahramandırlar. Bunlar, Batı menfaatinin günahkarları ‘ambalajı cancanlı’, içi boş kutulardır. Sonra, Batı’nın bomba imha ekipleri gelir ve bir fünye ile patlatırlar. Olay bundan ibarettir. Menfaat dünyasının raconu böyledir. Sonrası malum, yeniler gelir. Son günlerde Irak’ın kuzeyindeki son gelişmelerde bu var. Son bir yılda Batı’nın yeni ve zinde ‘kullan-at’ modelinin başını çektiği paralel cuntanın yapmaya çalıştığı operasyonlar, geçmişte yaşadığımız ihtilal, darbe, balans ayarları vb hep böyle. Hep gördük, hepimiz yaşadık. En nihayetinde, ‘senin elinden tutan, koluna giren, başkalarının çocuğuysa senden ve ondan hayır gelmez, asla iflah olmazsın.’ Neseb-i gayr-i sahih durumu. Şimdi de olan bu. Çatıgillerin cumhurbaşkanı adayı da son model ‘kullan-at’ kahramanlarının en yapayı, en yenisi. İslam Konferansı’nın başındayken İslam Birliği’ni kurmaktan aciz kalanlar, CHP ve MHP’yi aynı çatıda birleştirir. Mısır’da, Filistin’de ve bilimum topraklarda zulme sessiz kalan, çözüm üretemediği için sürekli sorunun bir parçası olarak kalan biri çıkarılır, o da ‘teveccühünüz yahu’ diyerek ülkenin en önemli yıllarına dadanır. İşte, bize dayatılmaya çalışılan yanılsamadır bunlar. Biraz da bunun için sezgi diyorum.
Gerçekler
‘Sezgi’ yoksa göremezsin, duyamazsın, anlayamazsın; gerçekleri bilemez, analiz edemezsin. Tutsiler ile Hutular’ın eline silah tutup, palaları verip kırdıran güç ile Ortadoğu’da ‘bölünmüş müslümanların’ arasına girip petrol ve gazı hedef alan bu ‘kullan-at’ modelinin sahibi var. Afrika’da değerli madenleri hep bu ‘erk’ götürür. Ama gerçekleri saklarlar. ‘Medya ve iletişim’ gücü bu noktada devreye girer. Yanılsamaları gerçek kılmaya çalışan dev endüstri işte. Bunları bir yandan yaparken, Hollywood iki film yapıp, olayı destanlaştırır, gerekirse özür diler. Özür abasının altında bile bir sopa mutlaka vardır. Bu endüstri, Amerikan hükümetlerinin ve Pentagon’un yapamadığını yapar. Dünyayı kendisine ‘medya ve iletişim’ yoluyla bağlar ve Batı’yı gerçek süper güç yapar. Medya aynı zamanda aileleri hedef alır, gençleri kuşatır. Bunları sürekli izlerken aklı başından alır, düşünme melekelerini öldürür, körlük yaratır. Bu ‘medya körlüğü’dür. Maddeyi yiyen Batı’nın medyası da ‘toplumsal ruhu’ yiyip bitirir. Burada ‘sezgiler’ de devreye girmezse, yaşananları anlayamazsın. Maalesef hiçbir şey göründüğü gibi değil işte. Hayatı ve olayları ‘komplo gözü’ üzerinden anlayamazsın diyenler küçük ‘kullan-at’ modelcikleri var ya, fena halde yanılıyorlar. Medya körlüğünün panzehiridir bu göz.