Eskiden “saygın entelektüel” diye anılırdı... Değer verilirdi... En azından söyledikleri “kayda değer” bulunurdu...
Bu taraflardaki görüntüsü böyleydi.
Bir de “karşı taraf”ın gözüyle bakmak gerekiyormuş.
Kim bilir, bize “saygın” gelen davranışlarıyla hangi potları kırdı, hangi haksızlıklarda bulundu, kimlerin canını yaktı.
Çıkışını “seviye” sözcüğüyle gerekçelendiren gazetenin, seviyesizliği ve haksızlığı düstur edinmiş yazarı Etyen Mahçupyan’dan söz ediyorum...
Önce kısa bir Etyen Mahçupyan turu atalım. Ki, “durumu” daha net anlaşılsın (daha önce de defaatle gündeme getirdiğim için, bu satırlar size tanıdık gelecektir):
Borsanın yükselişini “kötü ekonomik gidişat”a bağlayan bir adam bu...
Biricik mesaisi, ekonomik ve siyasi işleyişi kötü göstermek...
Borsanın rekor kırdığı gün “Borsa neden yükseliyor?” başlığı altında şunları yazdı: “Sanayi ve hizmet sektörünün genelinde iflaslar artabilir, işsizlik çift haneli rakamlarda kemikleşebilir, genç işsizliği yüzde yirmiyi geçebilir, enflasyon yüzde 12’ye, kredi faizleri yüzde 15’e oturabilir, büyümede yüzde 3’te sıkışıp kalınabilir...”
Bunun bir “gerçekliği” değil, bir “temenniyi” yansıttığını, ekonomiden az buçuk anlayan herkes teslim edecektir.
Nitekim kötü niyetli yazarın öngörüsünü haklı çıkaracak herhangi bir gelişme yaşanmadı.
Bir dönem motto haline getirmişti: Mütemadiyen, “Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi kredi notumuz düşmezdi, Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi döviz yükselmezdi, Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi darbe olmazdı” diye sayıklıyor, bir zamanlar danışmanlık hizmeti verdiği Ahmet Davutoğlu’nu da zor durumda bırakıyordu.
Böyle de “dikkatsiz” bir adam!
Uzunca bir süre de “üst akıl” kavramıyla dalga geçti ve bu kavramsallaştırmayı “geriliğimizin”, “siyaseten gelişmemişliğimizin” işareti saydı.
Bir defasında, “Üst akıl diye bir şey varsa, niye kredi notumuzu düşürmüyorlar?” demişti de, kredi notumuz düşürülünce şöyle bir savunma cümlesi kurmuştu pişkin şey: “Siz bilmiyorsunuz. Kredi notumuzu düşüren Moody’s aslında bize iyilik yapıyor.”
Bu tuhaf ve nevrozlu Erdoğan düşmanı, aynı zamanda ağzı bozuk bir adamdır.
Şu satırlar, çıkışını “seviye” sözcüğüyle gerekçelendiren gazetede yayınlanmıştır: “Zekâsızlar... Bilgisizler... Türkiye ortalaması sizin zekânızın çok üzerinde... İktidar çeperine meyleden oportünistler... Kıt akıllılar... Zihni meleke açısından yetersiz, kariyer hesapları yapan amigolar...”
Bir “ahlak”tan baktığını söyleyen bu tuhaf ve nevrozlu Erdoğan düşmanının, kimi eski dostlarına yönelik bel altı vuruşları, eşcinsel imalarını saymıyorum bile. Hatırlayabildiğim “en vicdansız” saldırıdır ve misli görülmemiştir.
Son cürümünü hatırlatayım:
Önceki gün bir yazı yazdı ve İsveç Başbakanı’nın olmayan demecinden yola çıkarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “alt-kültür” kategorisine yerleştirdi... (Yumuşatarak söylüyorum... Tipik bir hakaret yazısı...)
Şöyle diyormuş İsveç Başbakanı: “Erdoğan ile söz düellosuna girmek gibi bir niyetim yok. Zira karşı karşıya olduğumuz şey örgütlü bir cehalet ve ben bununla baş edebilecek alt-kültürel bir donanıma sahip değilim... Açıkçası Avrupa olarak son 70 yıldır böyle bir olgu ile karşılaşmamıştık.”
Bir kez daha hatırlatalım:
İsveç Başbakanı’nın böyle bir açıklaması yok.
Uyduruk bir röportaj üzerine analizler döşenen Etyen Mahçupyan’ın amacı “İsveç Başbakanı haksız mı?” demek.
Bütün bir yazıyı bunu diyebilmek için kurgulamış zaten.
Batılıların yaklaşımını “oryantalist” buluyormuşuz ya... Hepten de oryantalist sayılmazmış adamlar... Alt-kültürel donanıma sahip Erdoğan’ı hatırlarsak, haklı oldukları noktalar bile bulunabilirmiş...
Böylesine pespaye bir yazı...
İyi de, böyle yazılar yazmak için, olmayan röportaja atıf yapmak gerekmiyor ki!
Çıkışını “seviye” sözcüğüyle gerekçelendiren gazetede, Erdoğan’ın ne kadar “seviyesiz” ve “cahil” olduğuna ilişkin yazılar rahatlıkla yayınlanabiliyor. “Diktatör” bile denebiliyor. Mesela, bir eski AK Parti milletvekili, “Midas’ın eşşek kulakları” demişti.
Nitekim bunu yazar da fark etmiş olacak ki, dünkü yazısında İsveç Başbakanının böyle bir demeci bulunmadığını söylüyor ve okurlarından özür diliyor. Ettiği terbiyesizce lafların arkasında olduğunu eklemeyi de ihmal etmiyor tabii: “Umarım örneğin geçersizliği, yaşanmakta olan gerçeğin üzerini örtmez.”
E, biz de bunu söylüyoruz işte...
Erdoğan’a çakmak için vasıtaya ihtiyacınız yok.
Bir de asparagas haberlere referans yapıp seviyenizi (!) iyice düşürmeyin.
Sakin olun!
Sakin sakin sokun lafınızı!