Elveda Katya ile Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu seçilen Anna Andrusenko Rusya’da bir gerilim dizisi oyuncusu olduğu halde Türkiye’deki çekimlerde gerginlikten saatlerce ağladığını söylüyor!
RUSYA’DAN hep gelin gelecek değil elbete bazen böyle yetenekli oyuncular da sürpriz yapıyor. Anna Andrusenko, Elveda Katya filmine seçildiğinde çok şaşırmış. Şaşkınlığı aldığı ödülle desürdü. Yönetmen Ahmet Sönmez ise son dakikada kadroya dahil edilen oyuncunun deneme çekimlerindeki deneme çekimlerindeki ürkekliğinden etkilendiğini ama çekimler sırasında senaryonun hakkını verebilmek için onu ağlatana kadar zorladığını söylüyor. Sönmez “Bunu istemezdim ama hedeflediğim sonucu almak için mecburdum. Aldığı bu ödül ile gurur duyuyorum” derken, Andrusenko ise bu ödülle sette döktüğü gözyaşlarının karşılığını aldığını düşünüyor. İşte Antalya’da çok tartışılan filmin arkasındaki kahramanların hikayesi...
RUS AJANSINDAN BULDULAR
-Türk sinemasıyla nasıl tanıştınız?
Anna Andrusenko: Moskova’da oyuncuların bağlı olduğu bir ajans var, beni oradan buldular. Daha sonra Moskova’da Osman Bey’le (Yapımcı Osman Sönmez) ile senaryoyu görüştük ve deneme çekimi için İstanbul’a geldim.
-Rusya’da oyunculuk deneyiminiz var mıydı? Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
A.A: Rusya’da bir gerilim dizisinde oynuyorum. İspanyol’da da gösteriliyor. Oyunculuk çocukluk hayalimdi. İnsana çok şey kazandırdığı, çok yer gezdiğiniz için istedim.Elveda Katya ilk uzun metraj deneyimim.
-Senaryoda sizi en çok ne etkiledi?
A.A: Kızın geçmişi, yaşadıkları ve gerçek bir öykü olması.
-Yabancı bir ülkede çalışmak sizin için zor oldu mu?
A.A: Zor yanları da oldu ama ortak bir çalışmayla güzel bir şey çıktı.
-Filminizin Antalya’da yarışan diğer filmlerden farkı nedir?
Ahmet Sönmez: Yönetmenlerin ve hayattaki hikayelerin bir çizgisi olduğuna inanmıyorum. Başı ve sonu olan bir film çektik. Şu anda garip bir trend var. Yavaş sinema ve sonu olmayan finaller şu son dönemde festivallere damgasını vurmuş durumda. Biz bu filmi yaparken “Film gibi bir film yapacağız hem festivalde hem de gişede ilgi göreceğine inandığımız bir film yapacağız” dedik. Şu an birincisini başardık, ikincisini bilemiyorum. Ayrıca film dediğiniz şey umut vermeli, ne kadar kara bir öykü yaparsanız yapın...
-Yeni yönetmenler Yeşilçam oyuncularıyla çalışmak istemez. Siz Kadir İnanır’la çalışmışsınız. Oyuncu seçimini nasıl yaptınız?
A.S: Kadir İnanır gibi büyük bir oyuncu ile çalışmaktan dolayı büyük bir korkum vardı: Hakkında duyduklarımız, çalışmanın zorlukları... Ama baştan beri bu senaryoyu yazarken o karakteri canlandıracak olan Kadir İnanır’dı. Onunla konuşurken iki şey söyledim sadece ve Kadir İnanır ‘Ne istersen onu yapacağım. Ne istediğini bilen bir yönetmenle çalışmak mutluluk vericidir. Ne istediğini biliyorsun, senin istediğini ben verebiliyor muyum?’ dedi. Kadir İnanır’la büyüdük biz. Tatar Ramazan’a, Selvi Boylum Al Yazmalım’a kim Yeşilçam filmi diyebilir? Bu bizim sinemamız. Beş jüriyi etkilemek için ya da yönetmenin kendi dünyasındaki bir hikayeyi anlatan film yapmayacağım. Geleneksel akımı modernize etmek için kimse çalışmıyor. Filmle bunu kıracağıma inanıyorum.
SETTE YETİM YETİM GEZİYORDU
-Anna ile bir oyuncu olarak çalışmaktan memnun musunuz?
A.S: Başka oyuncu ile anlaşmıştık, sonra onun takvimi uygun olmadı. Motor dememize 20 gün vardı, paniğe girdik. Cast ajansları Anna’yı önerdi. Resmini gördüm, internetteyse oynadığı dizinin seçmelerini gördüm. Oradaki ürkekliği, heyecanı, duruşundan etkilendim. ‘Evet budur’ dedim... Finalde ağlamaması gerekiyor ama olmuyor. Çok bağırdım, çıktı dışarıda dakikalarca ağladı. Geri geldiğinde suratı mosmordu. Makyajı yenilendi, objektife bakarak oynattım ve istediğimi o zaman alabildim. Bağırdıkça istediğimi aldım. Film için Moskova’da yetimhaneleri gezmiş. Sette yetim yetim geziyordu. Kadir İnanır’la sahnelerinde çok ürktü. Kadir İnanır çok sevdi onu ama aralarında filmdeki baba-kız soğukluğunu kurmalarını özellikle istedim. Sürekli ikisini birbirine düşürmeye çalıştım.
-Çekimlerde Trabzonluların tepki gösterdiği sahneler olmuş...
A.S: Oteller bölgesinde bir gece sahnesi çekiyoruz. Kadın pazarlanan bir sokaktan Katya geçerken üç genç buna sarkıntılık yapıyor. Böyle bir sahne. ‘Çekmeyeceksiniz’ diyerek seti bastılar. Sahnenin bir planını çektim. ‘Burası aile yeri, imajımıza zarar veriyorsunuz’ dediler ama aslında biz Trabzon’un imajını kurtarıyoruz bu filmde. Ancak filmi izledikten sonra anlayacaklar. Trabzon zor bir şehir. İş olanağı az, siyasi olaylarla ve futboluyla bu insanların üzerine çok yüklenilmiş. Kendi içlerinde çok gerilmişler ve en ufak bir şey bir anda aşırı tepki vermeye yönlendiriyor. Kendilerini korumak adına bir duvar örmüşler, bu duvarı geçmeye çalışana acayip sert davranıyorlar.
TÜRKİYE’NİN CÖMERTLİĞİNE HAYRAN OLDUM
-Türkiye hakkındaki düşünceniz değişti mi?
A.A: Daha önce Türkiye hakkında hiçbir bilgim yoktu. Trabzon’da dolaşırken gittiğimiz ve tanımadığımız bir aileden o kadar ilgi gördük ki şaşırdım. Rusya’da tanımadığın bir ailenin evine gidip oturamazsın. Türkler sıcakkanlı ve misafirperver.
-Siz film ve dizi kariyerinize Rusya’da mı yoksa Türkiye’de mi devam etmeyi tercih edersiniz? Ödül aldığınızda ne hissettiniz?
A.A: Kendi ülkemi tercih ederim. İnanamadım. Ödülü elime aldığımda bile bu bir hayal diye düşündüm. En çok da bu ülkenin insanlarının cömertliğine hayran oldum. Onların gözünde en iyi olmak herhalde benim hayal gücümü bile zorlardı. Herkese çok teşekkür ediyorum. Sette çok ağladım ama her damla gözyaşımın karşılığına değdi doğrusu. Yönetmenime bu ödül için çok teşekkür ederim.