Yerel seçimde ne oldu gerçekten?
"Sizin hayır sandığınız şer, şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah(c.c.) bilir, siz bilmezsiniz." Bakara Suresi 156. ayet böyle diyor.
Biz de zaman zaman dost sohbetlerinde buna atıf yapan yorumlar paylaşıyoruz.
Yerel seçim meselesine ben biraz da böyle bakıyorum.
Allah korusun bu sonuç Mayıs seçiminde olsaydı.
Ülkenin hali nice olurdu.
Belki de şer görünen Cumhur İttifakı için hayırlı oldu.
Zira hükümet tüm enerjisini ekonomiye, dış politikaya, terörle mücadeleye verebilecek.
Memleketin en büyük derdi geçim meselesini çözmek için mücadele edecek. Çalışan, emekli için bütçe oluşturabilecek.
Ayrıca meseleye biraz farklı bir açıdan bakalım.
Sonuçta Cumhur İttifakı seçmeninin YRP'ye gidenleri saymazsak bir yere gittiği yok. Yani gönlü, kalbi hala Erdoğan'la birlikte çarpıyor.
Mayıs seçiminde çektiği ekonomik sıkıntılara rağmen, "kan kusup, kızılcık şerbeti içtim" demesinin Erdoğan'a kıyamamasının sebebi de bu.
Ancak şimdi buraya tek tek yazmak istemediğim, zira günlerdir konuşuluyor birçok başka sebep de var. Ve Erdoğan, milletin sesini duyup bu alanlara neşter attığında, ekonomiyi toparlayıp, Türkiye Yüzyılı inşa sürecini başarıyla devam ettirdiğinde millet bir kez daha teveccühünü gösterecektir.
Ayrıca 22 yıldır AK Parti Belediyeciliğine alışan seçmen kitlesi, CHP'li belediye başkanlarının karnesini de görecek. İzmir'de bile yılgınlık başladı. Hamza Dağ büyük bir başarıya imza attı. Yani Cumhur İttifakı, sadece özüne dönerek, milletin sinesine yaslanarak, çözüm üreterek hem 2028 Genel Seçimini hem de 2029 yerel seçimini güçlü bir şekilde kazanabilir. Yeter ki herkesin madde madde yazdığı o sorunlar yumağıyla ilgili olarak samimi bir şekilde çalışılsın.
Zira sandığa gitmeyen 13 milyonun gönlü AK Parti'ye biraz kırılmış da olsa hala Erdoğan'la birlikte çarpıyor. Bu sevgiyi o kalpten silmek öyle kolay da değil. Buna şüphe yok.
ŞİMŞEKLERİ ÜSTÜNE ÇEKMEK
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, tüm şimşekleri üstüne çekme pahasına doğru bildiği yoldan geri adım atmıyor.
Ve açık söylemek gerekirse doğrusunu da yapıyor.
Madem ki yerel seçimi kaybetme pahasına mali disiplinden taviz verilmedi.
Batı'da "Halk Düşmanı" denilen enflasyonu düşürmek için emeklilerin kalbini kırmayı bile göze aldık. Bundan sonra herkes üstüne düşen fedakarlığı yapmalı.
Ancak burada fedakarlığı sürekli olarak 16 milyon emekliden beklemek de haksızlık olacak. Zira Bakan Şimşek, daha 1 Nisan'da attığı mesajda,
"Ana hedefimiz olan enflasyonu kalıcı olarak tek haneye düşürmek için sıkı para, seçici kredi ve gelirler politikasına ilaveten kamuda harcama kontrolü yaparak tasarrufu ön planda tutacağız" diye yazdı... Burada altını kalın bir kalemle çizilmesi gereken yer. Kamuda tasarruf meselesi... Hatırlayın yerli ve milli otomobilimiz TOGG ilk çıktığında neredeyse tüm belediye başkanlıklarına birer tane verildi. Peki TOGG kullanan başkan gördünüz mü?
Şimdilerde sünnet çocukları için ya da konukların getirilip götürülmesi işlerinde kullanılıyorlar. Mesele sadece belediye başkanlarıyla da ilgili değil. Başkan yardımcıları, kaymakamlar, vali yardımcıları, daire başkanları, şube şefleri diye listeyi uzatmak mümkün. Tabi bu konu muhalefeti de kapsıyor. Yani çuvaldızı iktidara batırırken, iğneyi de muhalefete batırabiliriz. İstanbullunun yeniden seçtiği, İmamoğlu bile ilk geldiğinde Yenikapı'da araç şov yapmış. Sonra da filoyu katladığı ortaya çıkmıştı. Göreve talip olanların ilk sorduğunun makam aracı, koruma, çakar var mı? sorusu olduğu bir dava nereye koşuyor olabilir. Öte yandan bu görevlere talip olanların da bizim evlatlarımız olduğunu unutmayalım. Tasarruf meselesine toplumca çok sıkı kafa yormamız lazım. Mübarek Ramazan Ayında gıda israfının yüzde 50'ye vardığını gösteren araştırmalar "biz toplumca nereye koşuyoruz?" sorusunu da beraberinde getiriyor.
"DEJAVU"YA HAZIR MISIN?
Ne demişti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, "Size bir dejavu yaşatmam lazım" yani dejavuyu biraz daha açmak gerekirse ben bunu daha önce yaşamıştım hissine kapılmak diye kabaca tarif edilebilir.
Zira İmamoğlu'nun İstanbul diye bir derdi yok. Bunu da daha ilk günden bir kez daha gördük. Gazeteci Murat Yetkin, canlı yayında İmamoğlu'na "İBB Meclisi'nde çoğunluğu aldınız, 'engelleniyorduk' hemen yapacağız diyeceğiniz ilk 3 icraatınız, proje ne olacak? Çok canımı yakıyor dediğiniz işler ne olur?" diye sordu. Ne bekliyorsunuz, kentsel dönüşüm, metro, toplu ulaşım, otobüsler, trafik çilesi, arıtma tesisleri...
Çok beklersiniz...
Zira İmamoğlu, Yetkin'in sorusuna,
"Şöyle bazı planlar vardır. Bekleyen planlar vardır onlarda hamle yapabiliriz. Tabii tek başına tek başına Meclis'le de bitmiyor." Şeklinde cevap verdi.
Yani ne metro dedi, ne kentsel dönüşüm, ne otobüsler listeyi uzatıp vaktinizi almayayım. Bu arada sosyal medyada gördüğüm ve çok yadırgadığım bir meselenin de altını çizmek isterim. Arızalanan otobüs başında, metro duraklarında bekleyen insanlara yönelik dalga geçen, hor gören ifadeler paylaşılıyor. Öncelikle İstanbul seçmeni böyle kazanılmaz. Ayrıca İstanbul'da o çileyi çekenler zaten İmamoğlu'na ne kadar oy verdi tartışılır. Zira İmamoğlu'nun 2019'a göre 300 bin daha az oy aldığını, Cumhur seçmeni sandığa gitmediği ya da YRP'ye gittiği için kazandığını da unutmayalım. Yoksa Kurum, 2019'da Binali Yıldırım'ın aldığı oyu alsaydı dahi şu an İstanbul'u yönetiyor olacaktı. O yüzden tuzu kurulara kızıp, işine gitmeye çalışan, çile çeken insanları hor görmeyin lütfen. İmamoğlu'nun İstanbul'u unutup, Ankara siyaseti ile ilgileneceğini, Cumhurbaşkanı olma hayali ile yol yürüyeceğini bile bile oy verenler de sadece başlığı hatırlatıyorum.
"Dejavu"ya hazır mısınız?
NE ÇABUK UNUTTUK!
Asal Araştırma Şirketi "Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" anketinin sonuçlarını paylaştı. Son yılları saymazsak hayatım boyunca ilk sırada hep terör ve güvenlik çıkardı. Patlayan bombalar, yol kesmeler, katliamlar, acı kan gözyaşı hep ilk sıradaki gündemimiz olurdu. Oysa ankete göre terör ve güvenlik sorunu yedinci sıraya kadar gerilemiş. Bu yaz Irak ve Suriye'de terör çemberini kapatmak için büyük bir operasyon ihtimali var. Tüm bu süreçleri değerlendirirken, Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için verilen insanüstü gayretle birlikte, ekonomik kayıpları ve bütçeleri de düşünmekte fayda var. Zira çok çabuk unutuyoruz.