Bir televizyon dizisi ya da sinema filmi önce kağıt üzerinde dökülmüş bir fikirdir.
Adına sinopsis denir ve o kağıtta yazılı olanlar senaryonun omurgasını oluşturur.
Ardından karakterler oturur, senaryo aşamasında da diyaloglar yazılmaya başlanır.
Türkiye’de tutmayan diziler bazen kötü diyaloglara ve özensizliklere kurban olsa da aslında temel dert omurganın sakat oluşu.
Yani kağıt üzerinde değişik ve iyi gözükse bile hikaye daha baştan yanlış olabilir.
***
Mesela Star Tv’nin yeni dizisi Göç Zamanı’nda dikkatimi çeken noktalar var.
Mesela parasını kaptıran Vahide Gördüm’ün kızının evden çaldığı altınları alıp trenin camından atması.
İstanbul’a 5 kuruşsuz gitmeyi göze almak bir seçenek. Bir başka seçenek de altınları bir şekilde sahibine ulaştırmak.
Bunlar olmadı Vahide Gördüm altınları camdan fırlattı.
Seyirci hayatın olağan akışına aykırı şeyleri sevmez pek.
Konuşurken bile kızının yüzüne bakmayan bir babanın kızının etek boyuna karışmaması mümkün mü mesela?
Ya da öyle bir ortamda hukuk fakültesini kazanacak zekada olan Zümrüt, karakteri kaldıkları otel fuhuş nedeniyle basıldığı için camdan kaçma ihtiyacı duyar mı?
Tüm senaryoyu etkileyen noktalar değil bunlar ama daha iyi geçişler olabilir miydi, neden olmasın?
Mesela oteli polis basmasa da yangın çıksaydı ya da bir başka sahnede bir başka gelişmeyle hikaye anlatılsaydı.
Bu arada Akça Yılan sembolü hikayenin nasıl gelişeceğine dair de fikir verdi hepimize.
Aynı anda birden fazla aşk hikayesi ve intikam kovalamacası izleyeceğiz...
***
Komiser Memoli ve Zeynep’in hikayesinden beri aşk ve töre kovalamacası çok alışkın olduğumuz senaryolar.
Seyirci bu hikayelere doydu diye iddialı bir cümle kurmayacağım. Ancak cumartesi yarışına şimdi Fox Tv’de dahil olacak.
Erkek seyircinin daha çok futbola yöneldiği bir akşamda kadınları ekran başında tutma yarışında sonuç nasıl şekillenir bilmem?
Bildiğim birbirine çok benzeyen hikayelerle sektörün çok da ileriye gidemediği...