Birinin adı ‘Fethullah Gülen’, ötekinin adı ‘Muhammed Tahir’ul Kadri’. İkisi de imam. Birisi gerçekten ‘imam’, diğeri ‘nam-ı’ imam... İmam Gülen 1999 yılında, İmam Kadri ise 2007 yılında ‘ama dönüşümüz muhteşem olacak’ diyerek ülkelerini terk etmişler.
Birisi Pensilvanya’ya hicret etmiş diğeri ise Kanada’ya... Eğitime, dinler arası diyaloğa, ılımlı İslam’a önem veren, dünyanın pek çok ülkesinde temsilcilikler açan ve okullar kuran iki isim...
İmam Gülen’in ‘hizmet’ hareketi var İmam Kadri’nin ise ‘Kur’an Yolu’ hareketi var...
İki ‘imam’da yıllardır dinler arası diyalog, hoşgörü diyerek tüm Batı ve ABD’nin hatta İsrail’in gönlünü kazanmaya çalışıyor.
Hatta İmam Kadri’nin üstün performansından dolayı BM, Kadri’nin bu ‘hareketine’ özel danışmanlık statüsü bile vermiş... Bizim ‘imama’ ne verdiklerini bulamadım... Belki İmam Kadri’ye müritlik statüsü vermişlerdir bir de sanırım ‘hocanın yolunu iyi takip et’ tembihi... Adalet ve eşitlikten bahsediyorlar... Herkes için sosyal adalet istiyorlar..
Gerçek demokrasinin erdemlerini anlatıyorlar...
İkisi de ülkelerinin hükümetlerinin El Kaide bağlantılarını ve endişelerini Batı’nın kulağına hoş gelecek bir lisanla anlatmaya çalışıyorlar...
İki ‘imamın da ‘gerçek ve saf demokrasi’ istiyormuş görüntüsü altında ülkelerindeki darbelere göz yumma ve darbecilerle ‘uzlaşma’ konusunda birbirinden aşağı kalır yanları yok...
İmam Kadri de ‘hükümetin kendilerini ve hareketlerini sindirmeye bitirmeye yönelik girişimleri’ olduğundan dem vuruyor bizim İmam Gülen de ‘Hizmeti bitirmeye çalışıyorlar’ feryadı ediyor...
İki ‘imam’da müritleri ve sempatizanları üzerinden ‘benim şu kadar müridim var, şu kadar oy kitlem var ama’ diyerek kendi çıkarları için ‘seçilmiş hükümetle’ pazarlık yapmaktan kaçınmıyor...
Bizim ‘imam’ okyanus ötesinden sesleniyor diğer ‘imamın’ ise dilinden ‘okyanuslar kadar insan’ söylemi hiç ama hiç düşmemiş...
İmam Kadri seçilmiş hükümeti tehdit etmiş:
İlkinde ‘sokağa 1 milyon halkı dökerim’ demiş 25 bin kişi toplayabilmiş...
Yenilen pehlivan güreşe doymaz hesabı...
İkinci de ‘4 milyon insanım var’ demiş 50 bin kişi toplayabilmiş... Bizim ‘imam’ henüz sokak eylemlerine geçmediği için elimizde bir veri yok.
İki imam arasında çok benzerlikler görülse de bazı nüanslar yok değil. Örneğin İmam Kadri geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan bir parti kurmuş ve parlamentoya milletvekili olarak girmiş gerçi sonra istifa etmiş. Sanırım bizim ‘imam’ kendisinden yaşça küçük olsa da İmam Kadri’nin tecrübelerinden istifa ediyor olmalı ki hala ‘hizmet hareketi’ üzerinden gitmeye devam ediyor ve parti kurmuyor.
Ama ülkeyi anahtar teslim istiyor.
İkisinin de yaşamındaki şaşaadan bahsetmeyeceğim... Çünkü bu darbe senaryosunda daha önemli bir benzerliği fark ettim...
O da şudur...
Gülen Cemaati’nin, yargı ve emniyetteki adamlarını da yanlarına alarak neredeyse iki aydır ‘asrın büyük yolsuzluğu ve rüşvet soruşturması’ adı altında ‘seçilmiş hükümeti’ yıkma girişimleri bana tanıdık geliyordu... Ama günlerdir ‘bu oldukça tanıdık senaryonun’ ne olduğunu bulamıyordum.
Sabah ve Takvim gazetesinin ‘Fethullah Gülen’in Sarayı’ manşeti ve haberin ayrıntılarını okuyunca... Bir kez daha İmam Kadri geldi aklıma... Aradığım bütün ipuçlarının da bundan sonrası için İmam Gülen’in izleyeceği stratejinin izlerinin de onda olduğunu düşündüm...
Bir yıl öncesinde Pakistan’da yaşananları okuyunca irkildiğimi hissettim...
Ama... (Neden ama dediğimi yazının sonunda okuyacaksınız.)
***
Sene 2013. Pakistan...
İşte medyaya yansıyan haberlerden Pakistan’da yaşananlar... 7 yıldır Kanada’da yaşayan Pakistanlı imam Tahir’ul Kadri Pakistan’da seçimlere aylar kala... Yargı emniyet ve ordudan oluşan devlet içerisindeki bürokratik oligarşinin de desteğini alarak ‘Pakistan’ı kurtarmaya geldim’ diyerek seçilmiş hükümeti devirmek için müritlerini sokağa dökmüş... ‘Meclis yoktur yağmacılar vardır’, ‘hırsızlar ve kalpazanlar grubu vardır’ hatta ‘milletvekilleri yasaları çiğniyor, hukuksuzluk yapıyor’ diyerek Pakistan gibi halkı yoksullukla boğuşan bir toplumda ‘algı’ operasyonları yapmış...
Bu arada...
On binler ellerinde güllerle karşılamış İmam Kadri’yi. Kadri’ye yakın medya da ‘imam’ın dönüşünü ‘muhteşem karşılama’ ve ‘ülkesine dönüşü deprem etkisi yarattı’ başlıklarıyla duyurmuş.
İmam Kadri ‘Başbakan tutuklanacak’ demiş meydanlarda... ‘Hükümeti devirmek için başkente yürüyün’ çağrıları yapmış... İmam Kadri’de de sistem aynı... Önce devlet içerisinde ‘paralel yapılanması’nı tamamlamış... Tüm gücü eline geçirdiğine kanaat getirince... Seçilmiş hükümeti devirmek için önce ‘yolsuzluk, kötü yönetim, enflasyon, yetersizlik, hukuksuzluk’ diyerek harekete geçirmiş.
Eeee sonuç diyeceksiniz...
Söyleyeyim...
Velhasıl... İmam Kadri’nin sık sık konuşmalarında övdüğü, bağımsız yargı diyerek göklere çıkardığı, selamlar çaktığı yargıçlar, askerler ve polisler, seçilmiş hükümetin üyelerine ve ülkenin başbakanının kollarına kelepçeyi takarak darbe yapmışlar...
Şimdi...
Gelelim yazının başında söylediğim ‘ama’ cümlesine... Evet... Ama burası Pakistan değil be arkadaşım... Senaryo Pakistan’da tutabilir de... Burası o ülke değil... Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi hele hele ‘ananas cumhuriyeti’ hiç değil...
Ne dersiniz bu senaryoları uluslararası arenada yazanlar da aynıymış gibi değil mi?
Bizim ‘imam’ı darbe kopyacılığı çekmekten sınıfta bırakalım mı?
***
Sene 2014 Türkiye, imam Gülen henüz dönüp onbinler tarafından ellerinde güllerle karşılanmadı.