Reyhanlı’ya yapılan roketli saldırının son kurbanı 17 yaşındaki Fatma Avlar...
Tabipler Birliği’nden açıklama bekliyoruz.
Mimarlar Odası da olur...
İçinde “yaşam hakkı” geçen parlak cümlelerle PKK’nın roketli saldırısını kınamalarını istiyoruz.
Dağdakilerin (“terörist” diyemedikleri için “dağdakiler” ifadesini tercih ediyorlar) yaşam hakkı için yaratıcı eylemler sergileyen bilumum sivil toplum kuruluşlarını, kanaat önderlerini, meslek odası temsilcilerini, siyasetçileri, aydınları, sanatçıları tepki koymaya çağırıyoruz.
Oya Baydar hemşiremiz ne diyor bu işe?
Fatma Avlar’ın “avlanmasını” cinayet olarak değerlendiriyor mu?
Karşılaştırmalı edebiyatın şahı Murat Belge ne diyor?
Devrime giden yolda her türlü şiddet meşru mudur? Editörlüğünü yaptığı dergiye gönderilen ironik şiirler için, “Bana kalsa basarım ama işçi sınıfı henüz hazır değil bunlara” diyerek ret cevabı veriyordu.
İşçi sınıfı hazır mı bu cinayetlere?
Hazırladılar mı?
PKK’nın silah bırakma ihtimalini “ontolojik” bir mesele olarak gören ve “Aman ha... Sakın silah bırakmayın. Ne karşılığında silah bırakacaksınız ki?” diyerek kendini dağlara vuran Hasan Cemal ne diyor?
Sartre bozuntuları ne diyor? (Kulakların çınlasın İzzet Yasar!)
Şiddet kullanma hakkı, devrimcilere bahşedilmiş “kutsal” bir hak mıdır?
Meral Akşener’i neredeyse “devrimin bacısı” ilan eden ve kalbi insan sevgisiyle “pıt pıt” atan devrimci şairimiz Ataol Behramoğlu Fatma Avlar’ın “yaşam hakkı” için ne diyor?
Bu saldırıyı “Hewal”in bir başarısı olarak gören ve “av” sözcüğünün çağrışımlarından espriler üreten ruhu buruşuk adamlardan umudumuzu kestik.
Siyasetçilerimiz ne diyor?
Kemal’imiz uyandı mı?
Reyhanlı saldırısından haberdar edildi mi?
PKK’yı ve PYD’yi asla terör örgütü olarak görmeyen (DEAŞ’a karşı ülkelerini savunuyorlarmış, niye silah bıraksınlarmış) ama ÖSO’yu terör oluşumlarının en tepesine yazan Kemal Kılıçdaroğlu, Reyhanlı saldırısından dolayı hayatını kaybeden torunu yaşındaki Fatma Avlar için, palavradan da olsa, bir üzüntü beyanında bulunmayı düşünüyor mu?
Eren Erdem Efendi niçin susuyor?
Esed’in misket bombalarına karşı “hane”lerini savunan ve askerimizle birlikte omuz omuza savaşan ÖSO için “it sürüleri” diyordu.
PKK/PYD için de aynı ifadeyi kullanacak mı, “17 yaşındaki çocuktan ne istiyorsunuz be hey it sürüleri? Yaşam hakkı kutsaldır!” diyecek mi?
Kahraman Başkonsolosumuz Öztürk Yılmaz nerelere sıvıştı?
DEAŞ’a karşı pek bir celadetliydi.
DEAŞ’tan “kurtarıldıktan” (yani “Aradığınız Başkonsolos ben değilim” diyerek sıvışma yolunu seçtiği malum baskından) bilmem kaç yıl sonra Meclis’in güvenli çatısı altında oturup basın toplantısı düzenledi ve “kahramanca” saydırdı: “Şerefsiz, adi o... çocukları... Ben şehit olmak istiyorum. Gelin...”
PKK/PYD’nın roketli saldırısı için de aynı “celadetli” açıklamayı yapacak mı, ““Şerefsiz, adi o... çocukları...” diyecek mi?
Şehit olmak istiyormuş...
Hayır, Afrin cephesini önerecek, “Madem öyle, gitsin, savaşsın, şehit olsun” diyecek halimiz yok.
Ne gider, ne savaşı, ne de elini taşın altına koyar... (DEAŞ şehitlik fırsatı sunmuştu ama o sıvışmayı seçmişti.)
Şehit olmasın!
Bir tek şey yapsın... Bir tek cümle kursun...
Palavradan da olsa, “PKK/PYD terör örgütüdür. Bu örgütlere silah gönderen Amerika Birleşik Devletleri’ni kınıyoruz” desin, partisini “kurumsal tepki”ye zorlasın, kâfi!
Bizim gözümüzde şehittir!