Hürriyet’in ahlaktan ve terbiyeden yoksun yazarı (tartışmada mağlup çıkacağını anlayınca hemen “müptezel”, “şerefsiz” “alçak” sözcüklerine sarılır), Kemal Kılıçdaroğlu’nu korumaya devam ediyor.
Geçen gün, “Ne var ki bunda?” anlamına gelebilecek tarafsız bir Kemal Kılıçdaroğlu yazısı yazmış... Seyahatte olduğum için okuyamadım. Anlattılar. Gayet tarafsız bir biçimde, Kılıçdaroğlu’nun bir hanımefendiye söylenmemesi gereken sözlerini tevil yoluna gitmiş; “Kılıçdaroğlu esasında şunu demeye çalışıyor” gibilerden...
Bu sabah, editör arkadaşım pat diye gazeteyi önüme attı; “Buna ne diyorsun?”
Ne diyebilirdim ki?
Eksik bıraktığı “koruma ve kollama” görevini tamamlamış.
Kılıçdaroğlu’nu “eleştiriyor gibi” yapıyor ama asıl niyeti karşı tarafın hoşlanacağı şeyleri söylemek... (Son zamanlarda çok yandaşlık yaptı, çok darbe aldı. Telafi etmesi lazım.)
Diyor ki, “Doğrudur... Mesele kadınlar olduğunda, Bazı AK Partililerin edep ve adap konusunda aşırı titiz olmadıklarının sayısız örnekleri mevcuttur.”
Ben bilmiyorum...
Bu “sayısız örnekler”den birini hatırlatır mısın? Hani, bazı kesimlerin “cinayet sebebi” diye niteledikleri türden bir hoyratlık, bir edepsizlik örneği...
Devam ediyor: “Doğrudur... Kemal Kılıçdaroğlu’na gösterilen tepkinin binde biri bile Karaman’daki korkunç sapıklık karşısında ortaya konmamıştır.”
Konmamış mıdır?
Bu kadar beyanat, bu kadar açıklama, bu kadar kınama bildirisi, bu kadar beddua, Ensar Vakfı’nın davaya müdahil olma çabaları... Bunlar olmamış mıdır?
Hadi biri sapık...
Bir sapığın sapıklığı, toplumu o kadar da şaşırtmayabilir, ölçüsüz infiale sürüklemeyebilir... Sonuçta sapıktır. Farklı bir davranış beklenmez ondan...
Diğeri, bir beyefendi...
Kemal Kılıçdaroğlu’nu o sapıkla aynı kefeye koyup, “Bu tepki biraz fazla olmadı mı?” diye sormak da ne oluyor? Bir sapıktan beklenebilecek ve şaşırtıcı olmayacak bir davranış, Kılıçdaroğlu’ndan da mı beklenmeli? Ne biçim avukatsın sen!
Devam ediyor: “Doğrudur... AK Parti camiası, Karaman’da meydana gelen korkunç olayla ilgili olarak bir infial havasına girmemiş, meseleyi kapatmaya çalışmıştır.”
Kim meseleyi kapatmaya çalışmış? Kim o sapığa koruma kalkanı oluşturmuş? Kim “Aman, olayın üzerine gitmeyelim” demiş? Bildiğim kadarıyla, o sapık tutuklu. Hakkında iddianame tanzim edildi. 600 yılla yargılanıyor Herkes de memnun... Senin, Kılıçdaroğlu’nu koruma çabalarının milyarda biri bile sergilenmedi o sapığa karşı. (“Kötü avukatlık” devam ediyor...)
Devam ediyor: “Doğrudur... ‘Senin önüne yatarım’ cümlesini ilk kez AK Parti’li Muammer Güler söylemiş ve AK Partililer ‘Bu nasıl söz Muammer Bey’ dememiştir.”
Muammer Güler o sözü umuma karşı mı söylemiş ey şuursuz avukat?
Grupta mı konuşmuş?
Basın toplantısı mı düzenlemiş?
Bacalardan kapılardan sızmayı itiyat edinmiş tele kulakçı şerefsizlerin marifetiyle umumileştirilip yaygınlaştırılmış bir söz o. İki kişi arasında kalması gereken bir söz... Avukatlığını yaptığın zat, aynı sözü, grup toplantısında, bütün Türkiye’nin gözü önünde taammüden sarf ediyor. İkisi aynı şey mi?
Hadi AK Partililer “Bu nasıl söz Muammer Bey?” demedi.
Sen niçin “Bu nasıl söz Kemal Bey?” demiyorsun?
Bunu demediğin gibi, bir de müvekkilini “özensizlikle” suçluyorsun.
Sadece özensizlik. “Terbiyesizlik” değil, özensizlik...
Kemal Bey özensiz davranmış, çünkü bu sözün istismar edileceğini düşünememiş.
Demek ki istismar edilmeseydi, öyle bir söz söylenebilirdi ve hiç de sorun teşkil etmezdi.
Muammer Güler belli ki (ve demek ki) bir “karşılık” umarak Rıza Sarraf’ın önüne yatıyor...
Sen niye Kılıçdaroğlu’nun önüne yatıyorsun birader?
Ne umarak yatıyorsun?