Bugünleri de gördük... Avrupa’nın ekonomik politikalarının çıkmazda olduğu, Türkiye ve Çin’in ekonomik politkalarının doğru olduğu söyleniyor. Nobel ödüllü profesör Joseph Stiglitz, geçen hafta Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeydi. Avrupa’da bir umut görmediğini söyledi. Çin ve Türkiye’nin doğru adımları attığını vurguladı. Hatta Avrupa’ya Çin modeli ekonomik büyümeyi denemelerini önerdi.
Bu aralar Türkiye konusunda hemen herkes birşeyler söylüyor. Konuşanların ekonomik ve siyasi tercihleri bu yorumlarda fazla etkili. O yüzden saf-objektif gözlemci bulmak zor. Stiglitz genelleme yapıyor, yani objektif konuşuyor. Söylediği şu: Türkiye alışılanın dışında para politikası izledi ve faizi indirdi, bir yandan da kredileri sınırladı. Çin de bankaların rezervleri üzerinden para ve krediyi dengeliyor. Ve bu iki uygulama, başarılıdır.
Dünya daralırken, Türkiye ve Çin ekonomilerinin kontrollü yavaşlama göstermesi, yumuşak iniş yapması, toz-duman yatışınca daha da önem kazanacak.
Çin’de arıza çıkmaması, Çin’e hammadde satan Latin Amerika ve Afrika ekonomilerini de ilgilendiriyor. Türkiye de kendi büyüklüğündeki ülkeler için örnek...
Ayrıca Stiglitz, Avrupa’da talebin durduğunu, yapısal reformlarla kemer sıkılarak, talep yaratılamayacağını hatırlatıyor.
Aslında Avrupa’nın sorunu, motorun hepten dağılıp, durması. Şimdi dağılan motorun yeniden nasıl çalıştırılacağı bilinmiyor. Arkadan itip, ikinci vitese kaptırıp yokuş aşağı hızlanarak ikinci vitese kaptırıp motoru yeniden çalıştırmak artık mümkün değil. Motoru indirip, yıllardır ihmal edilen yapısal reformların yapılması lazım. Bu da -kemer sıkılıyor- diye isyan yaratıyor. İyi de zamanında arabanın normal bakımını, reformunu yaptırsanız, şimdi şanzımanı dağıtmazdınız... Bu arada Stiglitz, Güney Afrikalılar’a -Kurla fazla kafayı bozmayın. Paranızın değer kaybetmesi bu ortamda avantaj sağlar- dedi... Aynı şeyi Türkçe de söylemek lazım: Kurla kafayı bozmayın.
İki nokta arasında düz bir çizgi
Ukrayna’nın gaza ihtiyacı var. Katar’dan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) almak istiyorlar. Katar da yollayacak, ancak Boğazlar’dan geçiş konusunda Türkiye’nin kısıtlamaları var. LNG tankerinin geçişi özel ihtimam gerektiriyor. Katar, Ukrayna ve Türkiye’nin birkaç hafta içinde bu konuyu ele alacakları bildiriliyor. Öte yandan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın nisan ortasında Katar ziyaretindeki açıklamaları var. Başbakan, Katar’ın Türkiye’de LNG yatırımı yapmayı düşündüğünü, kendilerine Ceyhan’ın işaret edildiğini söyledi. Katar’ın Türkiye LNG yatırımının, Ukrayna’nın da talebini karşılayacak biçimde planlanacağını düşünmekteyiz... Dikkat çekici olan, -şuradan buradan boru çekilecek, borudan gaz gelecek- diye bekleyecek zaman yok. Borular için zaman geç kalmış olabilir. Herkes başının çaresine bakıyor.
Bugün Berlin....
Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Francois Hollande, komşusu Almanya Basbakanı Bayan Angela Merkel ile bugün Berlin’de buluşuyor. İkilinin görüşmesi, aynı zamanda -Euro’nun geleceğinin göstergesi- sayılacak... Hollande, -ben Sarkozy değilim- demek isteyecek. Almanya, -tek başına AB’yi yöneten ülke- olarak görünmek istemeyecek. İkili çok da uyumlu olmayan iç ve dış çıkarlarını karşılıklı olarak dengelemeye çalışacaklar... Bir ayrılık, çatlak, Euro için kötü yorumlanacak, ama çatlak görüntüsü vermemeye özen göstereceklerdir. Öte yandan uygulanan politikaların Fransa’ya yaramadığı ortada. Yarasa, Hollande seçilemezdi...Yeni Cumhurbaşkanı, Avrupa Merkez Bankası üzerinden Fransa’nın ve az-batık diğer ülkelerin desteklenmesini istiyor. İstedikleri halen mümkün değil. Bayan Merkel de her hafta bir Pazar günü bir eyalet seçimi yitiriyor. Pazar günü de yitirdi. Almanya genel seçimine 18 ay var. Sonuçta Hollande ve Merkel önce muhabbet gösterisi yapacaklar, sonra seçmenlerine ve de ekonomilerine, sonra da Euro Bölgesi’ne en iyi gelecek formülü arayacaklar... Böyle bütün seçenekleri ve öncelikleri karşılayan bir formül var mı? Bizce yok... Zaten Euro Bölgesi’nde bu aralar liderler ve siyasetler umduğunu değil, bulduğunu yiyor. Sahi... Ne olacak bu Yunanistan’ın hali?
twitter.com/selimatalayny