Bir şehit babasının milletin adamına, cumhurun reisine söylediği bu söz çok anlamlıdır: “Sen bizi bırakıp kaçmadın, Allah senden razı olsun!”
Lider dediğin cesur olur.
Lider dediğin milletiyle tek yürek olur.
Lider dediğin milletiyle güler, milletiyle ağlar.
Lider dediğin milletinin değerlerini üstünde taşır.
Lider dediğin milletinin ta kendisidir.
Gerektiğinde milletiyle birlikte vuruşur ve şehit olur.
Meydanı bırakıp gidene lider denmez.
Zor zamanlarda sığınacak delik arayanlar veya can derdine düşenler asla bu millete liderlik edemezler.
Millet zaten onları kendinden bilmez ve onları sevmez.
Millet kendinden bildiği ve kendisiyle özdeşleştirdiği lideri için canını esirgemez.
Bu milletin Recep Tayyip Erdoğan sevgisinin sırrı burada işte.
Korkaklar tarih yazamazlar.
Tarih yapamazlar.
Korkuyorsanız siyaset yapmayacaksınız.
Can korkunuz varsa millete önderlik rolüne soyunmayacaksınız.
Milletin arslanlar gibi vuruşurken sen ışıklarını kapattığın bir mekana sığınıyor ve cep telefonlarını kapatıyorsan, o zaman milletin karşısına çıkıp bir de “demokrasi kahramanı!” pozlarına bürünmeyeceksin.
Ya milletin gibi cesur olacaksın, ya o milletin karşısında mütevazı olacaksın!
Recep Tayyip Erdoğan darbe kalkışması olduğunda milletinin bağrına sığındı.
Milletinin başına geçti.
Milletiyle birlikte ölmeyi tercih etti.
Korkmadı.
Milleti de bir çağrısıyla kefenini giyip meydanlara koştu.
Milletinin yüreğine sığınan Erdoğan’ı milleti yalnız bırakmadı.
Onu darbeci çapulcuların ve üniformalı teröristlerin şerrinden korudu.
Tayyip Erdoğan sevgisi, bireysel bir sevgi değildir.
Erdoğan sevgisi, gücünü imandan alan bir sevgidir.
Erdoğan sevgisi, ülke sevgisidir.
Vatan ve bayrak sevgisidir.
Erdoğan millete ait bütün bu değerlerin müşahhas ve mücessem bir remzi olduğu için bu kadar çok seviliyor.
Erdoğan o gece başkaları gibi saklansaydı, ortada görünmeseydi veya da şapkasını alıp gitseydi ebediyyen bitmişti.
Ama Erdoğan milletine koştu büyük bir cesaretle.
Milletinin kendisini asla yalnız bırakmayacağına inanarak milletinin bağrına koştu.
Ve milleti kendisini ölümüne sahiplendi.
Şimdi o şehitlerimizin ve gazilerimizin babalarının bir tek derdi var: Aman Erdoğan’a bir şey olmasın!
Erdoğan’a bir şey olursa her şeylerini kaybedeceklerini biliyorlar çünkü.
Erdoğan sevgisinin anlamı budur.
Buna “çılgınlık” diyenler imandan neşet eden sevginin anlamını bilmeyenlerdir.
Millet kendi liderini buldu.
O lider kendi milletine layık bir lider.
Su artık kendi mecrasında akıyor.
Erdoğan düşmanlığının asıl sebebi, Erdoğan’ın şahsından kaynaklanmıyor, Erdoğan’ın milletiyle beraber milletinin değerleri doğrultusunda inşa etmeye çalıştığı güçlü Türkiye idealinden kaynaklanıyor.
Erdoğan Türkiye’deki lider boşluğunu doldurarak, Türkiye’yi kendi tarihsel geçmişine/mirasına yakışır bir biçimde yeniden güçlü bir biçimde tarih sahnesine çıkartmak istediği için cezalandırılmak isteniyor.
Dışarıdaki düşmanlığın da, içerideki düşmanlığın da asıl sebebi bu.
Millet artık bu gerçekliği görüyor.
Erdoğan düşmanlığının gerçekte millet ve ülke düşmanlığı anlamına geldiğini görüyor.
O yüzden Erdoğan sevgisi her geçen gün artıyor.
Yenikapı’daki milyonların gösterisi sadece bir gövde gösterisi değil bu asil millete yakışır mana ve ruh gösterisidir.
O bedenlerin içindeki o büyük manayı ve ruhu anlayanlar Erdoğan liderliğini de anlarlar.
Bu millet ve bu ülke kendi liderini bulduğu için ölümüne meydanlarda.
Erdoğan’ın şahsında sahiplendikleri şey; kendi imanlarıdır, kendi idealleridir, kendi vatanlarıdır, kendi ülkeleridir, kendi ay yıldızlı bayraklarıdır, kendi onurlarıdır.
Yenikapı’daki o büyük imanın ve aşkın karşısında umarım bütün dünya saygıyla eğilir.
Ne mutlu ki bu aziz ve necip milletin bir ferdiyiz biz!
Bizi bırakmayan lideri biz bırakır mıyız hiç?
Biatsa biat, itaatsa itaat! Ölümüne arkandayız senin ey büyük reis!
Liderimizle birlikte tek milletiz biz, tek yüreğiz biz!