Patlatmayacağın kahkahayı ortaya atmayacaksın diyerek sağlam bir gülüyorum. Ben meseleyi galiba çözdüm. Durdukları yerde yaylanıyorlarsa nereden fırlatıldıklarını, bağırıyorlarsa neden sessiz kaldıklarını, bir günde bin yalan söylüyorlarsa neyin gerçekliğini kaybettiğini, alçaktan uçuyorlarsa neden yerin dibi şahsiyetleri zirveye taşıdıklarını perdelemeye çalışıyorlar.
Birbirlerini satarlarsa neyin pazarlığını yaptıkları da ortaya çıkacak.
Sosyal Medyayı WC gibi kullanıp klavye hijyeninden dem vuranların hiçbir vurgusu da umurumda değil.
Nereye geleceğim?
Durduğu yerde önce yaylanıp sonra zıplamaya başlayan belediye başkanının hazırlattığı bir organizasyonda gördüğümüze inandık mı?
Evet, Gündem, CHP belediyelerinin yaptıkları heykeller gibi hiçbir şeye benzemiyor lakin.
O semazen diye ortada dönen şeyi, internetten sipariş edilmiş ucuz semavere benzetişim çok uzun sürmedi.
Ortaya dönüş yerini kaçırmış olduğu için defalarca dönmeye çalışan adamı koyup ona semazen deyişinizle de neyi perdelemeye çalıştığınızı buldum.
Her dönen adam semazen olsaydı Kılıçdaroğlu'nu bir yere sabitleyemezdik, kendisi ancak yalanında sabit.
Yazları Cumhuriyet Halk Plajında yayılarak, kışları döner koltukta oturmaktan yanarak sezonu kapattıklarını perdelemek için kalaysız semaveri ortaya diktiler.
Burada hakkaniyet adına bir şey söylemek istiyorum, İslami organizasyon diyerek sünnet düğünlerinde, çiğ köfteci dükkânı açarken, bakkal girişlerinde, kafe teraslarında döndürdüğünüz şeyin adı da semazen değil.
Mübarek bir şey yapmış olmuyorsunuz.
Neyli vals bunun adı.
Madem suyunu çıkartacaksanız önce huyunu öğrenin olur mu?
...
Eski Türkiye'nin yürüyen Haliç'leri bunlar.
Bu mu halk pırtısı.
Ucuz siyasetin Yahnicileri, bir laf söylüyorsa lafa değil örtmeye çalıştıklarına bakarım diyorum bu yüzden.
Bunların kafasını çözmüş olmak için ağaç altında elma bekleyen Newton olmaya gerek yok.
Bunların kafası, su tabancasına doldurulmuş eski Türkiye Halici. Sıktıkça aklamaya çalıştıkları yerlerini görüyoruz.
Topluca zekâ ekonomisine gidip, beyin yormada gösterdikleri kudretli cimrilik, onların sabah sporu. Elleri cebine gitmez derlerdi önceden şimdi elleri beyinlerine gitmiyor bile... Cepteki akrep, beyinlerindeki haşerattan evladır...
Sözcülerine bakıyorum. Sazcı desek daha iyi. Bir kelimenin içine bin tane yalanı sığdırmak da bunların kelime ekonomisi. Bunların fikri üşengeçliği. Sazcılık işte bu. Sırf kafiye olsun diye akort edilmemiş Pazar sazını mikrofon olarak kullanıyorlar.
İktidarı halktan kopmakla suçluyorlar.
Ayakkabısıyla halı çiğneyen de iktidar evet.
Sanırsın toprak kapta pişen tarhana çorbası bunlar, sanırsın ırgatı olmuşlar toprağın.
Siyasetin içine sülale fotokopiniz çekilmiş, parayı kürdan yapmışsınız, kapitalizme gerdan kıra kıra incileriniz dökülmüş sosyete, saray diyorsunuz.
Siz söyleme değil sıvama derdindesiniz. Kötü nişancısınız. Sıfır isabet...
Domuz etli tabakları sıyırıp bulaşığıyla selfie çekilenler mi halk insanı, korumalarını yağmurda ıslatıp mezarda dua pozu kesen Cumhuriyet Halk Şemsiyesi mi halk insanı...
Siz eleştiri değil eşeleme derdindesiniz. Patronundan aferin almaya çalışan çaylak magazin muhabirinden sözcü yaparsanız, kaç kez çuvalladığınızı unutursunuz.