Anayasa değişikliği konusunun "ciddiyet" kazandığı bu günlerde, meseleyi kişiler üzerinden tartışmanın hatalı olduğu kadar, anayasa gündemine de zarar vereceğini daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Bizim kişilere, olaylara veya "siyasi pazarlıklara" indirgenmiş bir gündemimiz olmamalı, şayet konu anayasa ise...
Selvi'nin önerisi ne?
Sayın Abdulkadir Selvi, bu bağlamda yani Anayasa tartışmasını kişilere indirgeyen ikinci yazısını yazdı, evvel gün. Önceki yazısının şerhi konumundaki bu yazıda, bir fark var sadece. Öncesinde "Erdoğan tahliye kararı versin" diyor iken bu yazıda bir Türk Yargısı olduğunu hatırlıyor, bu sevindirici!
Sakıncalara dikkat!
Yazı özetle CHP'nin Kavala ve Atalay'ın serbest bırakılması karşılığında Anayasa meselesini gündeme alabileceğini belirtiyor. Hatta mahkemelerin nasıl karar verebileceğine dair bir öneri de sunuyor. Yazının hukuki boyutuna değineceğim. Ama öncesinde birkaç tespitime yer vermek istiyorum:
- Birincisi meseleyi bu noktaya indirgemek yani Atalay ve Kavala üzerinden tartışmak, "fikri kamplaşmanın tetik noktasına baskı uygulamaktan" başka bir şey değildir.
- İkincisi ise tüm ülkenin bu isimlere gelene dek konuşması gereken daha ciddi sorunlarını es geçmektir bu.
- Son olarak da bilinmelidir ki "terör suçu" kapsamındaki faillerin tümünün salıverilmesine giden yolun önünü açabilir.
Tüm bunların dışında kafamdaki bir soru da şu: "CHP'nin böyle bir gündemi olduğu, düşüncesi nereden hasıl oluyor?"
Dikkatli olmak yetmez, makul olmak da gerekiyor
Hukuki konularda görüş ileri sürerken dikkatli olmak başlı başına kâfi değil. Makul olmak da lazım. Selvi yazısında Kavala'nın ceza aldığı (TCK m.312) suçta kastedilen "hükümet" olgusunun değiştiğini önceden Başbakan ve Bakanlardan müteşekkil yapının Anayasa değişimi ile Cumhurbaşkanına dönüştüğü için ortada "mağduru" olmayan bir suçun oluştuğunu söylüyor. Bu konuda "bir fantezi" olarak belirlen bu düşünceye itibar etmek mümkün değil.
AYM kararının absürt hali...
Selvi'nin bu düşüncesine Anayasa Mahkemesinin "Atalay kararındaki" yaklaşımının ilerlemiş bir evresi diyebiliriz. Zira Anayasa Mahkemesi açık terör suçu olan bir durumu "Anayasadaki muğlaklık" sebebiyle (yani 14. maddede TCK'daki eylemlere atıf yapılıp yapılmadığının belirsiz olduğunu düşünerek) hukuka aykırı bulmuştu. AYM kararının -her ne kadar katılmasam da- kendi içinde tutarlı olduğunu söylemek mümkün, ancak Selvi için bunu söylemek mümkün değil maalesef!
Benzerleri gündeme gelmişti
Selvi'nin düşüncesine yakın bir kısım hukukçular -zamanında- Cumhurbaşkanına hakaret suçu tartışmasında dile getirmişti. Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olduğundan, eski sistemdeki Cumhurbaşkanı için düzenlenen bu suçun uygulama kabiliyeti kalmamıştır diye!..
Hükümet edenler değişir, hükümet değişmez...
Şunu bilelim "hükümet" ile "hükümet etme biçimi" aynı şeyler değildir. Türkiye'de hükümet hep tektir. Ama hükümet etme biçimi 1924-2024 aralığında değişimlere uğramıştır. Darbe dönemlerinde bu "asker" olmuştur. Parlamenter sistemde "başbakan/bakanlar" şimdi ise bizatihi Cumhurbaşkanıdır.
Hükümet, yürütmedir...
TCK anlamında hükümetten kasıt Yürütmedir. Sistematiğine bakınca bu çok nettir. Nitekim madde gerekçesinde "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik unsurunun oluştuğu üç güçten yönetim gücünü temsil eden Hükûmetin ortadan kaldırılmasına veya böyle olmamakla birlikte görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs edilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır" demektedir.
Cumhurbaşkanı yürütmeye dahildir!
Bir de bilinmesini isteriz ki eski sistemde de Cumhurbaşkanı hükümetin bir parçasıdır. Başbakana ve bakanlara ayrı bir kalkışma suçu, Cumhurbaşkanı için ayrı bir suç ihdas edilmemiştir. Zira bunların tümü yürütüme yani hükümettir.
Gerçek niyet neyse söylenmeli, zorlamaya gerek yok
Niyetlerin net, söylemlerin açık olması gerektiği kanaatindeyim. Selvi veya düşüncesini taşıyanların talebi bir af ise bunu açıkça belirtmeleri gerekir.
Şayet böyle yorumlara devam ederlerse 15 Temmuz faili darbecilerin de "biz eski hükümete karşı ayaklandık, şimdi sistem değişti, mağdur kalmadı dolaysı ile suç da kalmamıştır" demelerinin mümkün olacağı bir yöne taşınacaktır mesele!
Gündem Anayasa iken "farazi" tartışmalara girmek manasız!
Umarım meseleye Selvi gölgesi düşmez...