Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, BM Genel Kurulunda ilginç bir açıklamada bulundu. Başkent Tiranda, Vatikan benzeri bir Bektaşi Tarikatı Devleti kuracaklarını söyledi. Proje, 27 dönümlük bir arazi üzerinde gerçekleşecek. Devletin başkanlığını Arnavutluk'taki Bektaşi şeyhi Modi Baba üstlenecek.
Tarikat Devletinin kuruluş amacı şöyle açıklanıyor: "Arnavutluk'un gurur duyduğu hoşgörülü İslam anlayışını teşvik etmek istiyoruz. Dini hoşgörü bizim hazinemizdir ve bunu asla garanti görmemeli, korumalıyız... Bektaşi devletinde alkole ve kadınların istedikleri gibi giyinmelerine izin verilecek... Yeni devletin amacı, İslam'ın hoşgörülü bir versiyonunu teşvik etmek olacak".
Arnavutluk'ta Bektaşi Devleti projesini, II. Abdülhamit dönemine kadar götürenler var. Bu dönemde de çeşitli gayretler olmuş, ancak II. Abdülhamit bunu engelliyor. Çünkü bu oluşum siyasi bir nitelik taşıyor. Osmanlı topraklarında ulusal siyasi arayışlarla hareket ediyor. Ayrılıkçı Arnavut milliyetçiliği de Bektaşiliği de kurulacak devletin dini olmasını arzuluyorlar.
İlginç olan, bugün tarikat devletinin kurulmasından bahsedilmesi ve buna yüklenen amaç.
Sekülerleşme, bazen ters hareket ediyor! Burada da öyle. Neredeyse Avrupa'nın ortasında Müslüman kültürden çıkmış bir tarikat, devlet kuruyor! Bektaşilik, Anadolu topraklarında doğmuş ve Osmanlı Devleti'nde Yeniçerilerin tarikatı olmuş bir yapı. 1826 yılında Yeniçeriliğin lağviyle beraber yasaklanmış. Kovuşturmalar geçirmiş. Ancak bir biçimde varlığını sürdürmüş. 1925 yılında Tekkeler ve Zaviyeler kapatılınca Bektaşilik de yasaklanmış. Bir kısmı Arnavutluk'a göç etmiş.
Şimdi Arnavutluk, yeniden yapılanma peşinde. Nüfusu çeşitli dinlerden oluşuyor, ancak en büyük oran %48 ile Müslümanlardan oluşuyor. Bunlar içinde de en büyük kesim Bektaşilerden meydana geliyor. Balkanlar adeta yeniden İslamlaşma rüzgârı altında. İran, Arabistan ve başka devletlerin Şiilik, vehhabilik ve selefilik çalışmaları etkin.
Arnavut devleti bunu görüyor. Ayrıca Sırpların bölgedeki tehdit potansiyeli de bitmiyor. Bunları savacak güç olarak NATO ve AB'yi görüyor. Batı tarzı bir ulus devlet ve bunun da oluşumuna ruh verecek Bektaşi tarikatı olacağını düşünüyorlar. Başbakanın bu projesini BM'de konuşması da bu açıdan önem taşıyor.
Ancak seküler olan bir devletin içinde nasıl tarikat devleti olur?
Akılları durduracak soruların başında bu geliyor. Uluslararası ve bölgesel siyasi güç dengeleri bir yana bu açıdan çok dikkat çekici. Bir tarikat, laik devletin merkezinde mikro bir güç olarak yapılanıyor. Türkiye'de kurulan laik devlet tarikatları yasakladı. Halen de politik zihnin derin kodlarında, tarikat en tehlikeli oluşumlardan biri olarak görülüyor. Fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarında(geçmişte de olsa) doğan ve önemli ölçüde Türkistan ve Anadolu irfan özelliklerini taşıyan bir tarikat, bugün başka bir devletin resmi dinine dönüşüyor adeta.
Tarih, yanlışı affetmiyor! Tehlikeli diye yasaklanan ve dışarıya atılan bir dini oluşum, yeniden devlet tarikatı oluyor. Geçmişte de ordu tarikatıydı. Kemalizm buna nasıl bakar acaba?
Batı bizim için sert laik düzen önerip duruyor. Fundamentalizm, siyasal İslam tehlikesi ve radikal İslam tehlikesi deyip duruyor. Ancak kendi müttefikinde tarikat devleti kurulmasını istiyor. Tarikat Devlet Projesinin amacına bakınca mesele anlaşılıyor. Balkanların ortasında hem İslam diyen hem de İslam dışında yer alması istenen bir din otoritesi ihdas etmek istiyor. Bektaşilik hem İslam hoşgörüsü diyor hem de İslam kuralları bizi ilgilendirmez demeye getiriyor. Her dinin kitabı, peygamberi ve vaaz ettiği kuralları var. İslam da öyle. Bektaşilik, kendisini İslam aidiyetinde görüyorsa bunları yok sayarak hareket edemez.
Batı düzeni Arnavutluk için Tarikat Devletini ön görüyor. İslamlaşmayı tehdit görüyor. Tarikattan kilise ve İslam'dan da sekülerleşme üretme peşindeler. Aslında siyasal sekülerleşme anlayışı ters yüz oluyor.