Ramazan ayında yemek yeme zamanlamasının değişimi ve öğün sıklığının günde 5-6 öğünden 2-3 öğüne inmesi vücutta belirgin fizyolojik değişikliklere yol açmaktadır. Özellikle bu dönemde tok tutacağına ve günlük enerji gereksinimini destekleyeceğine inanılan yağlı ve şekerli besinler fazlasıyla tüketilmektedir. Hiç şüphesiz bu gibi temel değişikliklerin sağlık sorunu olan ya da olmayan bireylerde yaratacağı riskler istenmeyen sonuçlara yol açabilmektedir. Sağlıklı bireylerde şişmanlama, şeker hastalarında kan şekerinde ani yükselme gibi sorunlar başlıcalarıdır.
Kuran’da sağlık durumu uygun olmayanların Ramazan ayında oruç tutması zorunluğu bulunmadığı belirtilmesine rağmen bir çok kişinin bu görevlerini yerine getirmeye çalıştığı görülmektedir. Bu durumda, özellikle şeker hastalarının bazı hususlara dikkat etmesi daha güvenli bir oruç dönemi geçirmeleri bakımından yararlı olacaktır.
MİDENİZ GEÇ BOŞALSIN
Dengeli bir beslenme programı uygulanması, alınacak kalorilerin mümkün oldukça iftar ile sahur arasındaki sürece yayılarak tüketilmesi kan şekeri seviyesindeki yemek sonrası aşırı yükselmelerin önlenebilmesi bakımından önemlidir.
Sahurda son öğünün mümkün oldukça oruç sürecinin başlamasından hemen öncesine ayarlanması ve midenin geç boşalmasını sağlayacak ve kan şekerinde ani yükselmelere yol açmayacak selüloz, pektin, müsilaj gibi geç sindirilen lifli (kompleks polisakaritler) besinler bakımından zengin olması gerekir. Bu bakımdan tam tahıl, irmik, fasulye ve mercimek gibi bakliyatlar ve meyveler tüketilmesi önemlidir.
Yüksek kalorili ve rafine karbonhidratlı ve yüksek yağ oranı olan yiyeceklerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır; rafine unlu ürünler, kek ve hamur tatlıları, sigara böreği, börekler, kızartmalar (unla kaplanmış sebze kızartmaları ve galeta tozu ile kaplanmış etler dahil).
İftarda adet olduğu üzere orucu açmak için tercih edilen hurma yüksek karbonhidrat içeriğine sahiptir. Ancak 1-2 hurmayı açmamak koşulu ile pek risk oluşturmaz.
İftarda et ve sebze yemeklerinin yanı sıra yenilen salata lif içeriğinin zenginleşmesi bakımında yarar sağlamaktadır.
Gece yatmadan önce bir bardak süt ile birlikte yenilen bazı atıştırmalıklar veya meyve kan şekerinin sahura kadar düzeyinin korunması bakımından yararlı olacaktır.
HURMAYI İFTARDA YEMEYİN
Hiç şüphesiz iftar ile sahur arasında içilecek su miktarının yeterli olması önemlidir. Genel olarak 1-2,5 litre arası su alınması vücudun sıvı ihtiyacının karşılanması bakımından yeterlidir. Fazla miktarda alınması şişkinlik yaparak rahatsızlık verecektir.
Kafeinin idrar artırıcı etkisi nedeniyle su kaybını artıracağı göz önüne alınarak kafeinli içeceklerin fazla miktarda tüketilmesinden kaçınılmalıdır. Ancak iftar yemeğinde bu tip içeceklerin tüketilmesi kafeinin mide asidi artırıcı etkisi nedeniyle sindirime yardımcı olması ve böbrek işlevinin uyarılması ve gün içerisinde kaybedilen enerjinin desteklenmesi bakımından yararlı olacaktır. Ancak iftardan sonra su gibi kalorisiz içeceklerin tüketilmesi gerekir.
Hafif böbrek yetersizliği olan şeker hastalarında oruç süresince su kaybına bağlı olarak böbrek işlevlerinin daha fazla bozulmasını önlemek amacıyla bazı önlemler alınması gerekir. Öncelikle yeterli su tüketimi sağlanmalıdır. İftarda yüksek potasyum ve fosfor içerikli besinlerden (hurma, kayısı, kuru yemişler, peynir, kızartmalar, meyve suyu, çay/kahve gibi) kaçınılmalıdır.
Şeker hastalarında kan yağları değerlerinde genel olarak bir bozulma görülmektedir. Bu bakımdan kalp-damar sorunları riskinden kaçınmak için yağlı besinlerden kaçınılmalıdır.