Bir zamanlar yokluk ve yoksullukla anılan doğu illerimizden bugünlerde dünya şampiyonlukları haberleri almak sevindirici. Ancak bu şampiyonlukların temelinde de canını vatanı ve milleti için seve seve feda eden şehitlerin yattığını hatırdan çıkarmamak lazım.
Çok değil yirmi yıl öncesine kadar doğu illerimiz adeta terör ve terör faaliyetleri ile özdeşleşmişti. Bugün artık dış güçlerin oyuncağı olduğunu herkesin gördüğü terör örgütü, doğu insanının her açıdan refah ve mutluluğa ulaşmaması için elinden geleni yapıyordu.
Güvenlik güçlerinin karşısına mertçe çıkamayan terör örgütü mensupları öğretmenleri kaçırıyor, okulları kundaklıyor, yolları tahrip ediyor, fabrikaları ateşe veriyordu. Hedeflenen ise yöre halkının eğitim alarak bilinçlenmesinin önüne geçmek, kendi hakimiyetlerini sürdürebilmeleri için eğitimsizlik ve cehaleti muhafaza etmekti.
Hedeflerinde de başarılı olmadılar değil. Batı illerinden eğitimle ilgili güzel haberler gelirken doğudaki çocuklar eğitim hakkından mahrum bırakılmaları sonucu uzunca bir zaman kabiliyetlerini gösteremediler.
Son yirmi yıldır terörün her türlüsüyle mücadelede sınırlarımız içinde ve dışında önemli başarılara imza atılıyor. Terör ve terör örgütü ile yürütülen etkin mücadele sonucu terör örgütü mensupları şehirleri terk edip dağlara sığınmak zorunda kalıyor.
Devletin yatırımları sonucu şehirler hızla kalkınmaya, refah seviyeleri ve sosyal faaliyetleri artmaya başladı. Sosyolojik olarak insanları doğru etkileme ve yönlendirme hususunda, şahsiyet ve kişilik oluşumuna yardımcı olacak bu süreci yerinde kültürel değerlerle de donatmak gerekir.
Bütün bu güzel gelişmelerin sonuçlarını verimli kullanabilmenin ve inşa edebilmenin sürekliliği gerekli olduğu gibi 'bize dair' göz ardı edilmemesi gereken zemininin de inşa edilmesi lazım. Zira kendi öz fikrini inşa edebilen ve öz kültür harmanında yoğrulmuş, inanç ve değerlerine sahip çıkabilen bir toplum; tarih, dil, bilim ve kültürü alanında kendini yenilemelidir.
Yatırımların ve refahın hemen akabinde başarılar da beraberinde geliyor.
Bu başarılar arasında en taze olanı ise Diyarbakırlı gençlere ait. DiyarbakırTepe Dicle Ortaokulu'nda okuyan, aynı zamanda tarlada çalışarak, çobanlık yaparak ailelerine destek olan üç öğrenci, beden eğitimi öğretmenlerinin yönlendirmesi ile başladıkları kick boksta dünya kupasına uzanan başarı sağladı.
Beden Eğitimi öğretmeni üç yıl önce yeteneğini keşfettiği on öğrenciyi kick boksa yönlendirir. On öğrenciden oluşan takım, kısa zamanda yurt içinde katıldığı turnuvalardan madalyalarla döner. Bu başarıların ardından takımdan dört sporcu 7. Uluslararası Kick Boks Dünya Kupası'na hazırlanır. Dünya kupasına katılan dört sporcudan biri dünya şampiyonu olurken ikisi ise bronz madalyaya uzanır.
Bir zamanlar şehirlerinden dahi çıkamayan yöre insanının ulaştığı bu başarı elbette çok büyük bir başarıdır. Sadece madalya kazanmak değil bu madalyaya uzanma süreci de göz önüne alındığında devletimizin ve milletimizin göğsünü kabartacak cinstendir.
Ancak bu güzel haberle sevinirken ardından gelen bir diğer haberle hüzünlendik. Devletin ve milletin refahı için terör örgütü PKK ile mücadele etmek için başlatılan Pençe-Kilit Operasyonuna katılan askerlerimizden beş kişi şehit olmuştu.
İşin en ilginç tarafı ise belki de şuydu: Kick Box turnuvasında şampiyonluğa uzanan üç öğrencimizin başarısı birlikte çekildikleri fotoğraflar ile medyaya yansıdı.
Pençe-Kilit Operasyonu'nda şehit olan beş askerimiz de şehit olmadan hemen öncesinde hep birlikte bir fotoğraf çektirmişlerdi.
Onlar da kaderin garip bir cilvesi olarak bu fotoğraflarla yansıdı medyaya...
Sanırım manzara her şeyi anlatmaya yetiyor... Bunun üzerine ne söylenirse laf-ı güzaftan ibaret kalır...
Zira her iki fotoğrafta da madalya gördük... Bir yanda şüheda madalyası diğer yanda şampiyonluk madalyası...
Öğrencilerimizin başarısı ile göğsümüz ne kadar kabardı ise şehitlerimiz ile de o kadar gurur duyuyoruz...