Şehitler, şehitler, şehitler... Bir vasiyet ki sanırsınız Çanakkale’den kalma. Hani, hala kalmış mı bu çocuklar bu memlekette dedirtircesine, ne sanıyorsunuz bu memleketin çocuklarını, işte onlar hala Çanakkale damarını saklıyorlar içlerinde dedirtircesine... 24 yaşındaki Doğukan Tazegül ’ün cebinde taşıyarak şehadete doğru yürüdüğü adeta Çanakkale’den kalmış gibi burcu burcu iman kokan şu vasiyete bakın:
- Bana bir şey olursa kimse üzülmesin.
- Benim burada neden olduğumu unutmayın.
- Allah yolunda Cihad, Vatan ve Türk Milleti bütünlüğü içindir.
- Benim ve burada görevde bulunan herkesin amacı aynıdır.
- Bana nasip olursa eğer inşallah savaşırken olur da içim ve geride beni sevenlerin içi rahat olur.
- Arkamdan ağıt yakmayın, bağıra çağıra kesinlikle ağlamayın, dünya hayatı çok kısa elbet herkes döndürülecektir.
- Benim rahat uyumam için arkamdan güzel dualar edin.
- Kur’anı Kerim okuyun.
- Tanıdığım herkesi çok sevdim ve iyi ki hepinizi tanıdım ve Allah sizleri bana nasip etti.
- Arada yapamadığım şeyler oldu.
- Her türlü idare ettiğiniz için çok sağolun varolun.
- Tabutumun baş kısmına bordo beremi koyun.
- Benim Mustafa (ARSLAN) abime 350 TL’lik borcum var onu benim kendi kazandığım parayla kesinlikle ödeyin.
- Başka borcum olduğunu hatırlamıyorum, varsa da lütfen söylensin ve benim kazandığım ile ödensin.
- Bana borcu olanlara hakkım helaldir.
- Mülküm dinimize göre paylaştırılsın.
- Allah’ın hikmeti ve ben birisini çok sevdim kalbimde sadece onu düşünerek yaşadım ve öldüm.
- Anne, onu kendi kızın gibi sev ve şefkat göster.
- Ve benim canım ailem, biricik sevgilim, abilerim silah arkadaşlarım, komutanlarım ben hepinizi çok sevdim hepiniz de hakkınızı helal edin.
- Canım sevgilim, canım annem, canım babam, canım kardeşim, ben hep sizlerin yanında olacağım üzülmeyin lütfen.
- Ve benim çok hakkım geçti herkese, herkesi çok üzdüm yaptığım yanlıştan dolayı, hepiniz haklarınızı helal edin.
“Benim burada neden olduğumu unutmayın” diyor Doğukan.
Biliyor musunuz orada, terörle mücadele denilen şey, 30 küsur senedir veriliyor ve bugün, o mücadelede görev alanlar en yoğun şehadet duygusunu yaşıyorlar. Birbirine sarılmış, kalleş kurşunlara karşı korumak için birbirinin üzerine kapanacak kadar birbirinde fani olmuş ve “Arkamdan ağlamayın” diyen bir adanmışlar topluluğu.
Çanakkale de buydu işte.
Anneler...
Bayrağa sarılı çocuklarının arkasından anne sözleri:
“Kınalı kuzum... Sarı meleğim. Bayrak yakışmış bakın. Ne güzel olmuş benim oğluma, yiğidime.
“Çiçeğim benim.
“Seni veren Allahıma kurban olayım. Mis gibi kokan oğlum.
“Kara kaşlı yavrum.
“Nazlı yavrum.
“Yiğidim, aslanım...”
Ana yüreği bu. İçinde saklayıp saklayıp da belki hayatında bir kere bile söylemediği sözler, işte böyle dökülür dilinden ananın. Onu ebediyete uğurlarken. Şehadet rütbesiyle... Acı bir hançer gibi saplı durur artık yüreğinde. Tesellisi onu Rabbine emanet etmesidir, Adı güzel Muhammed’e komşu olmaya göndermesidir.
Babalar...
Bayrağa sarılı evlatlarının ardından yüreği kavrulan, gözyaşını içine akıtan, dilleri tutulan babalar...
Evlatlar...
“Babacığım çığlıkları...”
Eşler, nişanlılar...
Gözyaşlarını başörtüleri ile kurulayanlar...
Bayraklar.. Gözyaşları... Dualar...
Her gün ekranlardan Türkiye’nin yüreğine bıçak gibi saplanan görüntüler.
Türkiye şehitlerde başka bir iklimi yaşıyor.
Bence istisnasız herkes, bu şehitler dünyasını yüreğinde hissetmeye ve o iklimin gereği bir sorumluluk içinde hareket etmeye gayret etmeli. İhtiram, yani saygı, saygı, saygı. Ve sorumluluk.