Son söyleyeceğimi başlıkta söyledim.
Türkiye 16 Nisan'da elbette sadece hükümet sisteminde bir değişiklik yapılıp yapılmamasını oylayacak. Bu da teknik bir konu. Lakin dünyanın ve bölgenin gidişatı oylamayı hayati bir konuya dönüştürüyor.
Her on yılda bir darbeyle, muhtırayla, sofistike müdahalelerle kesintiye uğratılmış; mecliste çoğunluk sağlanamayınca ülkenin hükümetsiz kaldığı; partiler arası koalisyon pazarlıklarında milletvekillerinin alınıp satıldığı; hükümetlerin karar alıp iş yapamadığı, kuklaya dönüştüğü;
93 yıllık cumhuriyette 65 kez hükümet kurduran; güdük hükümetleri 13 ayda öldüren; 67 yıllık çok partili dönemi 6 kez darbelerle bölen; milletin değil darbecilerin borusunu öttüren; Türkiye'yi Meclisi kapatıp siyaseti yasaklayan darbecilerin yazdığı anayasalara mahkum eden arızalı parlamenter sistem gidecek;
Yerine yüzde 50+1 oyla seçilip yürütme yetkisini 5 yıllığına kullanacak cumhurbaşkanının seçim akşamında belli olacağı; yasaları yalnızca milletvekillerinin yapacağı; yasama ve yürütme arasında ilk kez kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olacağı; iki iktidar alanının da meşruiyetini doğrudan halktan alacağı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gelecek.
Devlet millete emanet
Sandıktan Evet çıkarsa "devlet millete emanet edilecek."
Güçlü vesayet-zayıf siyasetkurgusu bozulacak. 27 Mayıs darbesiyle tesis edilip 12 Eylülle pekiştirilen "hükümetler hükmedemesin, cumhurbaşkanı koltuğuna oturttuğumuz kuklalar rejimi beklesin" senaryosu çöpe atılacak.
"Yeter söz milletindir"dediği için ipte sallandırılan Şehit Başbakan Adnan Menderes'in sözü yerde kalmayacak.
Gazi Mustafa Kemal'in dediği gibi "egemenlik kayıtsız şartsız milletin" olacak.
Çünkü koalisyonlar tarih olacak. Türkiye siyasi ve ekonomik istikrar sayesinde gelişimini sürdürebilecek. FETÖ, PKK ve DEAŞ terör örgütleriyle mücadelesini tamamlayacak. Vahşi bir savaşın kapımıza dayandığı coğrafyada saldırılarla baş etme, kendi menfaatlerini kollama, caydırıcı bir güce ulaşma imkanına kavuşacak.
Ya Hayır çıkarsa?
Hayır'a abanan terör örgütlerinin dediği olacak. Gaflet ve cehalet içinde olduğu görülen Kılıçdaroğlu'nun dediği değil.
HÖH görev başına!
Gezi'degüdülenmiş küçük bir kitleyle, 17-25 Aralık'ta FETÖ yargısı-emniyeti eliyle, 6-8 Ekim'de PKK-FETÖ-Demirtaş işbirliğiyle, 7 Haziran'da kuramadıkları CHP-HDP koalisyonuyla, PKK'nın çukur, FETÖ'nün 15 Temmuz işgal girişimiyle başaramadıklarını sandıktan çıkacak Hayırlarla yapma imkanı elde edecekler.
Devlet Bahçeli'nin dediği gibi "etrafımızdaki çember daralıyor".
90'ların başından beridir gözlerimizin önünde, sınırlarımızın hemen ötesinde sudan sebeplerle işgal edildi iki ülke, insanları perişan edildi. Irak ordusunun nasıl dağıtıldığı, Ebu Gureyb'te Coni'lerin Iraklılara neler yaptığı, sadece petrolün değil müzelerin de hunharca yağmalandığı unutulmadan bir bataklığa çevriliverdi Suriye. Diğer komşumuz İran'ın da destekleriyle.
Bakın artık sınırımızda bir PKK devletçiği var. Amerika, Almanya Türkiye'ye satmadığı silahları, füzeleri, tanksavarları PKK'ya hibe ediyor.
Bunun bir anlamı yok mu?
İstisnasız bütün Batı hem PKK'ya hem FETÖ'ye kucak açıyor; Türkiye'ye "15 Temmuz bir tiyatro, Fetullah ise masumdur" diyor.
Hedefte olduğumuzu anlamak için; meselenin Erdoğan'ın şahsında Türkiye olduğunu idrak etmek için daha ne olmalı?
Hayır'da birleşenler gaflet (CHP), dalalet (HDP) ve hıyanet (PKK-FETÖ) içinde.
7 Haziran akşamı yaşanan derin hayal kırıklığı, hükümetsiz kalan Türkiye'nin göğünde beliren leş kargaları, PKK-FETÖ'nün kan dolu çukurları, 15 Temmuz'daki saldırının büyüklüğü daha dün...
15 Temmuz dahil 40 yıldır terörle mücadele ederken toprağa düşen şehitlerimiz neden feda etti ise canlarını, biz de aynı amaçla vereceğiz oylarımızı.
Evet Türkiye'nin varlığıyla doğrudan alakalı çünkü.
HÖH (Halk Özel Harekat) iş başına!