Şehit Engin Tilbaç'ı kucaklayamayan CHP, kimleri kucaklıyor?
17 Temmuz 2022 Pazar
Bir 15 Temmuz daha geçti, şehitlerimizin üzerinden. Onlar memleket hudutlarındaki nöbetlerini tutmaktalar halen, çünkü şehitler ölmez... Onlar o gece bir şiir yazdılar, bir destan yazdılar masumiyetleriyle, metanetleri, inançları ve fedakârlıklarıyla, insanlığa örnek olacak birer şeref levhasıydılar...
Şehitlerimizin içinde en gençlerinden olan Engin Tilbaç'ın fotoğrafı hala gözümüzün önünden gitmiyor. Engin, Sultangazi'deki Baştabya Kışlasından çıkarak halka ateş açan tankları durdurmaya çalışan yiğitlerden birisiydi... Ne garip, tank durdurmaya çıkmış deyince, insan belki 2 metre boyunda, pazulu, güçlü, kuvvetli adamlar bekliyor... Heyhat, henüz 15-16 yaşlarında çocuklardı o gece tankları durdurmak için önlerine atılanlar...
Engin'in naaşı, akrabaları tarafından, darbe önlendikten ancak üç gün sonra bulunabildi. Sebebine gelince o; yüzü olmayan bir şehitti. Naaşı tanınmayacak halde olduğu için onun kimliğini ancak DNA testleriyle tespit edebilmişlerdi.
Kimdi bu Engin, nereden çıkmıştı? Memlekete, vatana borcu neydi, o gece niçin fırlamıştı dışarı. Arkadaşlarıyla bir kamyonete binerken görülmüş en son, sonrasında haber alınmamış, ama meleklere sorsalardı mesela, onlar söylerlerdi belki yerini, "Engin burada işte cennette yürüyor' diyebilirlerdi. Ama meleklerin dilinden kimse anlamıyor günümüzde... Melekler ve şehitler sanki yokmuş gibi davranıyoruz modern hayatın içinde, oysa melekler de var, şehitler de. 15 Temmuz onları müşahede edeceğimiz nadir gecelerdendi... Çünkü o insanlar masumdu...
Engin'in zihinsel özürlü bir annesi fiziksel engelli bir babası varmış, Malatya-Pütürge'den yeni gelmişlermiş Sultangazi'ye, o günlerde, bir fabrikada asgari ücretle çalışırmış. Hesapsız, kitapsız bir adanmışlıkla, inançla atılabilmek için tank paletlerinin önüne demek ki yeryüzünden çok şeye karışmamak gerekiyormuş, garipmiş, bir tüy kadar hafifmiş dünya üzerindeki yeri, ama tunçtan sert bir irade, altından saf ve temiz bir kalp ile, dimdik dikilmiş zalimlerin önüne...
Hangi şehidin fotoğrafına baksam, bir tuhaf oluyor içim, Allah'ın onları kendisine yükseltmiş olduğu neredeyse yüzlerindeki parlaklıktan okunuyor. Allah hepsinden razı olsun, onlar o gün memleketimizi işgalden korudular...
Şehitlerle ilgili bir yazıya başka işleri karıştırmak istemiyorum. Ama gönlümüzü yaralayan olaylar karşısında isyan etmemek elde değil. Bendeniz, 15 Temmuz destanında millet olarak bütünleştiğimizi düşünen bir kimseyim. 15 Temmuz direnişi, siyasetler üstü bir tavırdı, milliydi, büyüktü, eşsizdi...
Demem o ki; 251 kişinin şehit olduğu 15 Temmuz darbesinin yıl dönümüne sayılı günler kala, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yargıtay kararıyla cezaevinden çıkan eski askeri öğrencilerle kucaklaşması yürekleri yaraladı.
Henüz gerekçeli kararı okumadığımız için kararın hangi koşullarda bozulduğunu bilemiyoruz. Ancak o dönemde, FETÖ ile iltisaklı olmayanların askeri liselerde öğrenci olarak devam edemediğini birçok tanık ve askeri liseyi terk eden öğrencilerin şikâyetiyle ve kapsamlı delillerle öğrenmiştik.
Cumhuriyet Savcılığının tüm ayrıntılarıyla ortaya koyduğu iddia neydi? Bu askeri öğrenciler Yalova'da eğitimdeyken 15 Temmuz günü listeler belirlenerek otobüslere dolduruluyor, hepsini değil, seçilen öğrencileri alıyorlar ve görev yerlerine sevk ediliyorlar. Ordunun yönetime el koyduğu ve görev yerlerine gidecekleri kendilerine beyan edilmiş, daha sonra otobüslere askeri mühimmat doldurulmuş. Görev yerlerine gidememelerinin tek sebebi ise yolların kesilmesiydi...
Yargıtay kararında ise; "Darbe girişiminden önceden haberleri yoktu" deniliyor. Bu aradaKılıçdaroğlu'nun kucakladığı askeri öğrenci ve arkadaşlarının "FETÖ üyeliğinden aldığı cezalar" ise bozulmadı. Böyle bir gariplik, karmaşık bir durum...
Ayrıca bu davaların hukuk süreci de henüz tamamlanmadı, sayın Kılıçdaroğlu'nun bu acelesi niçin? İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ'cü askeri öğrenciler hakkında verdiği müebbet hapis cezası kararında direnirse ne olacak? İş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gidecek. Peki, niçin bu acele?
Hem de şehitlere bir kere bile taziye veremezken...